Hükümet üyelerinin “128 milyar dolar” sorusuna ilişkin yaptığı açıklamalar, muhalefeti tatmin etmezken; döviz rezervi tartışmasında yeni soruları da beraberinde getirdi.
Merkez Bankası döviz rezervlerindeki kayba ilişkin muhalefetin ortaya attığı “128 milyar dolar nerede?” sorusu, hem ekonominin hem de siyasetin gündemi olmaya devam ediyor.
Muhalefetin suçlamalarına yanıt veren hükümet yetkilerine son olarak Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da eklendi. “Yöntem yanlış olabilir ama yolsuzluk yok” diyen Bakan Elvan da Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu gibi Berat Albayrak döneminde Hazine ile Merkez Bankası arasında yapılan protokole dikkat çekti. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli ise katıldığı bir TV programında, “128 milyar dolar nerede?” sorusuna, “75 milyar dolar bankada, 36 milyar dolar hane halkının cebinde” yanıtını verdi. Son 2 yılda piyasadaki döviz talebinin karşılanması için rezervlerin satıldığını dile getiren Canikli, aksi halde söz konusu dönemde Türkiye’nin iflas riski ile karşı karşıya kalabileceğini söyledi.
Ancak ekonomi yönetiminden yapılan bu açıklamalar muhalefeti tatmin etmezken, döviz rezervleri tartışmasında yeni soruları da beraberinde getirdi. Özellikle Hazine ve Merkez Bankası arasındaki protokolün içeriği ve kamuoyundan neden gizlendiği ile rezerv satışında son kararı kimin verdiği merak konusu olmayı sürdürüyor.
“Niye kapalı kapılar ardında satıldı?”
Hükümet cephesinden gelen açıklamaları egehaber.com’a değerlendiren Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, “128 milyar dolar”ın Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin sembolü haline geldiğini söylüyor.
Ekonomi yönetiminin salgın öncesinde başlayan ekonomik sıkıntılar ile mücadele etmek için iktisat bilimine aykırı bir yöntem kullanmayı tercih ettiğini ifade eden Prof. Yeldan, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Burada keyfinizce hem döviz kurunu hem faizi hem de para miktarını belirleyemezsiniz. Bir yerde bunlardan biri sizin denetiminizde değil. Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen sistem altında böyle bir krizin olmasını engellemek için gene siyasi direktifle döviz kurlarında sanki istikrar yaşanıyormuş gibi bir görünüm kazanmak için Merkez Bankası rezervleri bu sefer devreye sokulmuş.”
Prof. Yeldan’a göre, yapılan işlemlerle Merkez Bankası’nın itibarının kaybedilmesi, uzun vadede en önemli sorun olacak.
Yeldan, “Bu dövizin kime satıldığı kuşkusuz önemlidir, ama iktisaden niye satıldığı ve niye kapalı kapılar ardından Merkez Bankası’nın açıklanan görevine, itibarına gölge düşürecek bir şekilde bu işlemin yapılmış olmasıdır. Sorunun özü budur” diyor.
Hükümetten gelen açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunda tartışma konusu olan döviz rezervleriyle ilgili olarak “Rezervler kurdaki dalgalanmayı önlemek için kullanıldı” demişti.
TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ise rezervler ile ilgili, Şubat 2017’de Hazine Müsteşarlığı ile protokol imzalandığını belirterek, “Hazine Müsteşarlığının TCMB nezdindeki hesapları kullanılarak yapılacak döviz alım-satım işlemlerinin para ve kur politikaları çerçevesiyle uyumlu gerçekleştirilmesi için gerekli koordinasyonun sağlanmasına ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla 21 Şubat 2017’de Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve TCMB arasında bir protokol tesis edilmiştir” açıklamasında bulunmuştu.
TCMB-Hazine protokolü tartışılıyor
Hazine ve Merkez Bankası arasında Şubat 2017’de yapıldığı belirtilen ve ayrıntıları kamuoyuna açıklanmayan protokolün, Hazine’ye kamu bankaları eliyle döviz piyasasına müdahale yetkisi verdiği belirtiliyor.
Söz konusu protokole dayanak olan yasa Temmuz 2018’de yürürlükten kaldırılırken, Hazine eliyle döviz satışının ise devam ettiğine dikkat çekiliyor.
Muhalefet tatmin olmadı
Hükümet kanadından yapılan son açıklamalardan sonra, muhalefet “128 milyar dolar nerede?” sorusuna yenilerini eklemeye başladı. Özellikle Hazine ve Merkez Bankası arasında gerçekleştirildiği belirtilen protokole dikkat çeken muhalefet üyeleri, bugüne kadar kamuoyuna açıklanmayan söz konusu protokolün tam içeriğinin ve protokolde imzası bulunan isimlerin açıklanmasını talep ediyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı’na yaptığı konuşmada, “Yaptıkları açıklamaların tamamı tutarsız. O nedenle geçen hafta çarşamba günü bu soruya cevap bekler diye Erdoğan grup toplantısı yapamadı” derken, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak ise CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, 128 milyar dolar için Merkez Bankası’nın sorumluluğu Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, Bakanlığın ise Merkez Bankası’na attığını ifade etti.
Öztrak, “Ne mevcut Bakan, ne de Merkez Bankası Başkanı rezervlerin, döviz piyasalarına müdahale yetkisiyle beraber, Hazine’ye neden devredildiğini, ya da Hazine’nin bu işlemlere neden ortak edildiğini bir türlü açıklamıyor” diye konuştu.
“128 milyar dolar elden avuçtan uçtu”
www.egehaber.com’a konuşan konomist Barış Soydan’a göre, hükümetin Merkez Bankası döviz rezervlerine göz dikmekteki asıl amacı 2019 yerel seçimlerinden önce dolar kurunun yükselmesini engellemekti. Ancak Soydan’a göre, AKP iktidarının faizleri artırmamak için döviz rezervlerini satması ekonomiyi daha da kötü bir noktaya getirdi.
“Dolar yükselmesin diye döviz sattılar, dolar yükseldi. Aman faizi yükseltmeyelim diye dolar sattılar, faiz de yükseldi” diyen Barış Soydan, “Ama olan 128 milyar doların elden avuçtan uçmasına oldu. Eğer o satışlar hiç yapılmamış olsaydı, yine bugün aynı noktada olacaktık” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Berat Albayrak döneminde başlatıldı”
Merkez Bankası rezervlerinin “arka kapı” yöntemi ile satışından kimin sorumlu olduğu da, yanıt bekleyen sorulardan bir diğeri.
Hükümetten yapılan açıklamalar ise dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı işaret ediyor. Rezerv satışı kararınınsadece Merkez Bankası başkanının yapabileceği, uygulayabileceği bir politika olmadığını dile getiren Soydan da, “Bu, o dönemin ekonomi yönetiminin başındaki ekibin stratejisi. O dönemde de biliyorsunuz Sayın Berat Albayrak, Hazine ve Maliye Bakanıydı”diyor.
Muhalefet partilerinin yönelttikleri tüm sorulara ve itirazlara rağmen, iktidar “Türkiye ekonomisini krizden korumak için” harcandığını savunduğu rezervlerin yeniden artırılabileceği görüşünde.
Peki, yakın gelecekte Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini yeniden artırmak gerçekten mümkün mü?
“Kaybolan rezervi yerine koymanın bedeli ağır”
Prof. Dr. Erinç Yeldan bu soruya, “Evet mümkün. Ama bedeli çok ağır olacak” yanıtını veriyor. Döviz rezervinin 2001 krizi sonrasında olduğu gibi dünyadaki likidite bolluğunun da etkisiyle artırılabileceğini anlatan Prof. Yeldan, şöyle konuşuyor:
“Fakat bunun bedeli, Türkiye’nin çok uzun süre yüksek faizlerle çalışmak zorunda kalan ve faizi düşürmeye çabalayan bir hükümetin yaptıklarıyla daha da ağırlaştı. Ekonomi yönetiminin iktisat biliminin rasyonalitesinin aksine inatlaşmayla getirdiği noktada, Türkiye’nin daha daraltıcı, daha yüksek faizli, daha az tüketebilen bir ekonomi olması pahasına rezervleri artırabilirsiniz.”