2024-2050 yılları arasında Türkiye’yi bekleyen büyük tehlike!

İYİ Parti Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli, TBMM’nde 2024-2050 yılları arasında Türkiye’yi bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekti. ‘’OECD’nin Gelecekte Tarımda Su Alanında Risk Yaşayacağını Öngördüğü Ülkeler Raporu’nda da ülkemiz yer alıyor’’ diyen Cinisli, ‘’Tarımda Yaşanacak Su Tehlikesi Endeksi’ne göre de Türkiye 2024-2050 dönemi içerisinde en çok risk arz eden ilk 15 ülke arasında’’ olduğunu söyledi. Diğer taraftan TBMM’nde CHP grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’da İzmir’de yaşanılan su sıkıntılarına değindi. ”İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer, yaşanan bu su krizi için “Uykularım kaçıyor.” demekte. Bu harita, yaşadıklarımız, bilim insanlarının demeçleri ve yapılan araştırmalar, içinde bulunduğumuz durumun, sorumluluk sahibi yöneticilerin uykularını kaçıracak kadar vahim olduğunu bizlere göstermekte” dedi.

İYİ Partili Muhammet Naci konu ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu;

TÜRKİYE SU FAKİRİ OLMA YOLUNDA İRERLİYOR

Kişi başına düşen yıllık su miktarı 8 bin metreküpten fazla olan ülkeler “su zengini” olarak sınıflandırılıyorlar, 2 bin metreküpten az olan ülkeler ise “su fakiri” olarak niteleniyor. Devlet Su İşlerinin verilerine göre, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 1.400 metreküp. TÜİK’in 2030 yılı için 100 milyonluk nüfus tahmini göz önünde bulundurulduğunda, mevcut su miktarı ve tüketimiyle kişi başı kullanımın 1.120 metreküpe düşeceği öngörülüyor. Bu çerçevede, ülkemiz sanılanın aksine, su fakiri bir ülke olma yolunda maalesef ilerliyor.

TÜRKİYE İLK 15 ÜLKE ARASINDA

Evlerde ihtiyaç fazlası kullanımın önüne geçilemiyor, tarımda ise sulama hâlâ konvansiyonel yöntemlerle yapılıyor. Teknolojik uyum sağlanmış değil, ihtiyaç fazlası su kullanılıyor ve açık sulama kanallarıyla suyun bir kısmı da buharlaşıyor. Dünyada su kaynaklarının miktarı sabit, nüfus ise her gün biraz daha artıyor. Tarımda, enerji üretiminde ve günlük kullanımda harcanan sular arz ve talep arasında dengesizlik oluşturuyor. Oysa gıda güvenliği, ekonomik büyüme, iklim değişikliğiyle mücadele gibi birçok alanın temelinde su kaynaklarının sürdürülebilirliği yer alıyor. OECD’nin Gelecekte Tarımda Su Alanında Risk Yaşayacağını Öngördüğü Ülkeler Raporu’nda da ülkemiz yer alıyor. Tarımda Yaşanacak Su Tehlikesi Endeksi’ne göre de Türkiye 2024-2050 dönemi içerisinde en çok risk arz eden ilk 15 ülke arasında.

HES’LER AKARSULARIMIZIN DOĞAL YAPISINI BOZUYOR

Su kullanımı bakımından ülkemiz için önem teşkil eden konulardan bir tanesi de hidroelektrik santralleri. Barajlar gibi su depolama imkânı olmayan nehir tipi HES’ler sadece elektrik üretimi için inşa ediliyorlar. Akarsularımızın doğal yapısını bozan HES’lerin fayda zarar maliyetleri sorgulanmalı.

PARİS ANLAŞMASI

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği konferansında Türkiye’nin de bulunduğu 195 ülkenin imzalamasıyla Paris Anlaşması kabul edildi, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadelenin önemi vurgulandı. Anlaşmayla 2030 sürdürülebilir kalkınma gündemi çerçevesinde daha istikrarlı, daha sağlıklı bir gezegen, daha adil toplumlar ve daha canlı ekonomilerin olduğu bir dünya hedeflendi. Bu anlaşma medeniyetimizin devamı için önem arz etmektedir. Fakat AK PARTİ Hükûmeti, Paris Anlaşması’nı görünürde imzalamasına rağmen, iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşeni yapmıyor. Maalesef Türkiye Paris Anlaşması’na imza atan ancak anlaşmayı onaylamayan 8 ülkeden biri; diğerleri de: Angola, Eritre, Irak, İran, Libya, Güney Sudan ve Yemen.

Bu sebeplerle hem uluslararası anlaşmalarla üzerimize düşen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, hem de su kaynaklarımızın korunmasının sağlanması için kapsamlı, sürdürülebilir bir kalkınma programının hazırlanmasına öncelik verilmeli.

Bugün, petrol savaşları gibi gözüken bazı karışıklıkların temelinde su ihtiyacına dönük gelecek planlarının olduğunu da ifade etmek isterim.

Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’da şu açıklamalarda bulundu;

SU KRİZİ UYKULARI KAÇIRDI

Değerli milletvekilleri, bu harita, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün düzenli olarak yayınladığı meteorolojik kuraklık haritası. Haritada gördüğünüz gibi, yurdumuzun özellikle batı bölgeleri, İç Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde oldukça olağanüstü kuraklık görülmekte. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer, yaşanan bu su krizi için “Uykularım kaçıyor.” demekte. Bu harita, yaşadıklarımız, bilim insanlarının demeçleri ve yapılan araştırmalar, içinde bulunduğumuz durumun, sorumluluk sahibi yöneticilerin uykularını kaçıracak kadar vahim olduğunu bizlere göstermekte.

TÜRKİYE’DE BU YÜZYIL İÇİNDE SICAKLIKLAR 5 DERECE ARTACAK

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 1.385 metreküp. Ülkemiz, indekslere göre su stresi yaşayan bir ülke konumunda. Yapılan araştırmalarda, bu yüzyıl içinde Türkiye’de sıcaklıkların 5 derece kadar artacağı, ardışık kurak gün sayısının güneydoğu illerinde yüz kırk güne kadar çıkacağı ve 2070 yılında yarı kurak iklime sahip olan ülkemizin su fakiri, kurak bir ülke olacağı belirtilmekte.

2040-2070 YILLARI ARASINDA SU İHTİYACIMIZ KARŞILANAMAYACAK

Ülkemizde 25 su havzası bulunmakta. Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün raporlarına göre bu 25 su havzasından 16’sında kullanılabilir su miktarı 2040-2070 yılları arasında artık ihtiyacımızı karşılamayacak. Mesela, Gediz su havzasında yer üstü su kaynaklarının yüzde 75’i, yer altı su stoklarının ise yüzde 20’sinde azalma meydana gelecek. Otuz beş kırk yıl sonrasından bahsediyoruz. Biz görecek miyiz Allah bilir ancak çocuklarımız bu felaketi ne yazık ki yaşayacaklar.

70 GÖLÜMÜZ KURUMUŞ

Değerli milletvekilleri, kriz kapıda, felaket adım adım geliyor ve bizler de artık bu krizin hayatımıza etkilerini yakından yaşamaya, görmeye başladık. Derelerimiz bir bir kuruyor, son altmış yılda 70’e yakın gölümüz kurumuş, bir çoğu da kuruma tehlikesiyle karşı karşıya.

SUYUN AKMADIĞI BELDELERİMİZ, KÖYLERİMİZ OLDU

Bakın, Manisa Büyükşehir Belediyesi MASKİ Genel Müdürü ne diyor: “Manisa’da yaklaşık 1,5 milyon kişiye içme suyu temin ediyoruz, 2 binin üzerinde sondajımız var, sadece son beş yılda 400 sondaj açtık. Her geçen gün sondajlarımız kuruyor ya da yer altı suları daha derinlere iniyor. Bu yaz Manisa’nın istisnasız tüm köylerinde içme suyu sıkıntısı çekildi. Çeşmelerinden günlerce suyun akmadığı beldelerimiz, köylerimiz oldu. Marmara Gölü neredeyse kurudu. Gölün en derin yeri 40 santimetreye kadar düştü. Yüz binlerce dekar tarım arazisini sulayan Demirköprü Barajı’nda su seviyesi tarihinde ilk defa işletme seviyesinin altına düştü. DSİ çiftçiye su veremedi. On binlerce çiftçi mağdur oldu. Zeytin hasadı hâlen devam etmekte. Kuraklıktan dolayı rekolte ve kalite kaybı yüzde 30. Böylesi bir krizle karşı karşıyayız.” Peki biz ne yapıyoruz? Ne mi yapıyoruz, en ufak bir derenin üzerine HES inşa ediyoruz. Gediz Nehri can çekişiyor, Gediz’e can suyu olan Salihli Gümüşçayı’nın üzerine üstelik yöre halkı su sıkıntısı çekerken HES yapmaya cüret edebiliyoruz mesela.

Başka ne yapıyoruz? Jeotermal faaliyetlerin, yer altı su kütlelerinde arsenik oranını 300 kata kadar çıkarttığı resmî raporlarda yer almasına rağmen Manisa’da, Aydın’da, İzmir’de yeni JES ruhsatları vermeye devam ediyoruz.

Başka ne yapıyoruz? Kayıtlı 42 termik santral var; dünya, termik santralden vazgeçmiş, 22 tane daha yenisini açmaya gayret ediyoruz.

Başka ne yapıyoruz? Gediz, Sakarya, Büyük Menderes Nehirlerini besleyen Murat Dağı’nda, Kaz Dağları’nda siyanür ile altın aramaya çalışıyoruz. Yüz binlerce ağacı kesiyoruz, ormanları maden şirketlerine ve enerji şirketlerine tahsis ediyoruz. Yetmiyor, 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul’da, su krizinden dolayı deniz suyunun arıtılması tartışması yapılırken İstanbul’un en önemli su rezervlerini çılgın bir proje için gözden çıkarıyoruz. Başka ne yapıyoruz? Katar’la birlikte, su yönetimi konusunda, içeriğini kimsenin bilmediği anlaşmalar yapıyoruz.

Yani böylesi bir durumda, iklim kriziyle, su kriziyle karşı karşıya iken yapılmaması gereken ne varsa hepsini yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, tartıştığımız konu bir beka meselesidir. Bunun bir beka sorunu olduğunu son dereyi, son gölü kuruttuğumuz zaman mı idrak edeceğiz? Hâl böyleyken, yaşanan iklim krizinin, çarpık kentleşmenin, enerji ve madencilik faaliyetlerinin su kaynaklarımıza, tarım, sanayi ve turizm sektörlerine etkisinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergemizin kabulü önem arz etmektedir.

 

Exit mobile version