Türk milleti tarih boyunca pek çok önemli zafer kazansa da 26 Ağustos tarihinin yeri oldukça farklı. Hem Türklere Anadolu’nun kapılarının açıldığı hem de Anadolu’nun düşman işgalinden kurtulmasının ortak tarihi…
26 Ağustos 1071’de kazanılan muhteşem zaferle Türklerin Anadolu’ya yerleşme süreci başlamıştı. Yüzyıllar sonra Türkler bu kez Anadolu’yu işgal için gelen düşmanları 26 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde büyük bir yenilgiye uğratacaklardı.
Malazgirt’te kazanılan zafer sadece Anadolu’da değil batı dünyasında da önemli gelişmelere sebebiyet verdi. Bu zaferle birlikte batı, Türkleri ve Müslüman dünyasını ciddi tehdit olarak görmeye başladı. Pek çok tarihçi Malazgirt zaferiyle beraber Bizans’ın uzun yıllar sürecek olan çöküş döneminin başladığını savunuyor.
11. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nda durum neydi?
11.yüzyıla kadar güçlü siyasi yapısıyla var olan Bizans İmparatorluğu, Hristiyan Avrupa’sı tarafından onları tehlikelerden koruyan bir kalkan olarak görülüyordu. Ancak, 11. Yüzyılda Bizans İmparatorluğu uyguladığı yanlış politikayla kendi savunmasını düşürmüş oldu. Bizans İmparatorluğu doğu bölgesinde yaşayan Ermeni nüfusa zorunlu göç politikası uygulamış ve doğu bölgesinde tampon görevi gören bölgede savunma düşmüştü. Kısacası, toprakları gitgide genişleyen Bizans’ın, bu toprakları savunması iyice zorlaşmıştı.
11. yüzyıldan itibaren, Orta Asya’dan batıya ilerlemeye çalışan Büyük Selçuklu Devleti önemli yerleri ele geçirmeye başlamıştı. Özellikle 1048’de, Bizans’a karşı Pasinler Ovası’nda alınan zafer önemli dönüm noktalarından biri olmuştu.
Bizans neden güç kaybediyordu?
1067’de Bizans İmparatoru 10. Konstantinos Dukas’ın ölmesiyle imparatorluk topraklarında siyasi istikrarsızlık baş göstermişti. Aynı dönemlerde, Bizans İmparatorluğu’na dışarıdan gelen ciddi saldırılar yeni yönetimin başarılı olmasını zorlaştırıyordu
Bu durumlarla baş etmekle oldukça zorlanan Bizans İmparatorluğu yeni bir yönetici arayışı içindeydi. O sırada Kraliçe Eudokia’yla evlenecek olan General 4. Romen Diyojen’in yeni imparator olacak olması bazı kesimler tarafından eleştiriliyordu. Dul Kraliçe ise yönetimde oldukça fazla söz hakkı olan eski eşinin ailesinden kurtulmak için tüm tepkilere rağmen Romen Diyojen’le evlenmeyi kabul edecekti.
Diyojen’in iktidara gelmesiyle beraber, Bizanslılar Türkleri geri püskürtmek için seferler düzenlemeye başladı. Diyojen, Türklerin ele geçirdiği kaleleri geri almayı başarmıştı. Ancak, Romen Diyojen daha büyük zaferlere ulaşmak istiyordu. Bundan dolayı, 1071’de büyük bir ordu kurarak Anadolu’ya doğru harekete geçti. Sultan Alparslan’a elçi göndererek Urfa ve Bizans topraklarından geri çekilmesini söyledi. Böylece büyük zafere giden yolun önü açıldı.
Büyük zafere giden yol
Romen Diyojen yola çıktığında, Sultan Alparslan Mısır seferi için yoldaydı. Hemen sefer yolundan geri dönen Sultan Alparslan, Bizans ordularını karşılamak için harekete geçti.
Diyojen’in birden fazla savaş planı seçeneği vardı. Diyojen, Büyük Selçuklu Devleti’ni tarihten tamamen silmek istediği için hızlı istila içeren bir planı uygulamaya koydu.
Sultan Alparslan ise Bizans ordusunu şaşırtmak ve avantaj kazanmak için Van Gölünü arkadan dolanarak ilerliyordu. Böylece, Bizans askerlerinin büyük bir kısmı, Alparslan’ın ordusuyla karşılaşmadan dağıldı. Savaşta turan taktiğini kullanan Sultan Alparslan sayesinde savaş büyük bir zaferle sonuçlanmış oldu. Sultan Alparslan, savaş sonunda Romen Diyojen’i esir aldı.
Sultan Alparslan kimdir?
Sultan Alparslan 1029- 1072 yıllarında yaşamış, Büyük Selçuklu Devleti’nin ikinci hükümdarıdır. Sultan Alparaslan 1063 yılında tahta çıkınca devletin o sıradaki vezirini azledip yerine Nizamülmülk’ü tayin etti. Hayatı boyunca verdiği kararlar, kazandığı zaferlerle keskin zekasını ve ileri görüşlülüğünü kanıtlayan Sultan Alparslan’ın kişiliğinin şekillenmesinde şüphesiz yaşamış olduğu dönemde görmüş olduğu zorluklar etkiliydi. Gençlik yıllarında da katıldığı savaşlarla önemli zaferler kazanan Sultan Alparslan’a, Malazgirt zaferinde önceki tecrübelerinin yol gösterdiği açıktı.