EkonomiGündem

Kiloyla sebze, meyve almak artık lüks: Vatandaş tane hesabına başladı! Fiyatlar neden bu kadar artıyor?

Giderek artan hayat pahalılığına karşı durduğu yerde değerini kaybeden aylık gelirler ne yazık ki yaşamayı günbegün daha da zor hâle getiriyor. Maaşlar daha hesaplara yatmadan erimeye mahkum oldu, çünkü neredeyse her yeni güne yeni zamlarla uyanır olduk. Öncesinde pazarların ucuzluğu konuşulurken artık sebze meyve alımı için tercih edilen ilk yerlerden biri olan pazarlarda da fiyatlar akıl kârı değil. Öyle ki, vatandaş artık kiloyla değil, taneyle sebze meyve satın alıyor. Peki fiyatların neden bu kadar arttığını hiç merak ettiniz mi?

Bir adet salatalığın fiyatı 5 TL oldu, keza patlıcan da öyle. Domatesin tanesi ise 2 lira civarında geziniyor. Durum böyle olunca marketlere, pazarlara cebi boş giren vatandaş eli de boş çıkmaya başladı.

Fiyatlardaki bu artışı ise Habertürk yazarı Kemal Öztürk son yazısında değerlendirdi. Öztürk, yazısında olası çözümleri de sıraladı:

FİYAT ARTIŞININ ASIL NEDENİ NEDİR?

Bir kere soruyu doğru sorarak cevabı bulabiliriz.

“Fiyat artışında suçlu kim?” diye sorarsanız doğru cevabı bulamaz, birilerini haksız yere suçlu ilan etmiş olabilirsiniz. Nitekim Bayrampaşa halinden, Antalya haline kadar sektördeki tüm insanlar kendilerinin “terörist ve suçlu” ilan edilmesine çok büyük tepki gösteriyorlar.

“Fiyat artışının sebebi ne?” diye sorarsanız doğru cevabı bulursunuz.

Ancak siyaset her zaman suçu başkasında göstermeyi sever. Bugün de yaşadığımız sorunun suçlusu olarak birilerini gösterme çabası bundan kaynaklanıyor olabilir.

Daha soğukkanlı bakıldığında fiyat artışlarının tek bir sebebi yok, sebepleri var. Kısaca bunları sıralarsak:

1. Üretim maliyetlerinin artışı

Gübreden ambalaj maddesine, ilaçtan mazota kadar üreticinin neredeyse tüm girdi maliyetleri bir yılda iki katına çıktı.

2. Arz talep dengesi

Üretim çeşitli nedenlerle az olduğunda ve tüketim çok olduğunda fiyatlar otomatik artıyor. Bu her hafta değişebilen bir etkendir.

3. Devletin üretim politikasının olmayışı

Çiftçi bu sene hangi mal daha pahalıya satıldıysa ona yöneliyor. Ertesi sene de aşırı üretimden zarar ediyor. Ayrıca ülkenin ihtiyacı olan ürün azalmış ya da gereksiz artmış oluyor. Bunun politikasının belirlenmesi gerek.

4. İhracat talepleri

Türk parasının değerinin düşmesi nedeniyle ihraç talepleri arttı. Halci bu nedenle daha fazla para eden ihracata mal vermeyi tercih ediyor. Böylece iç piyasada mal azalınca fiyatlar artıyor.

5. İklim şartları

Aşırı yağışta, soğukta ya da kuraklıkta ürün rekoltesi otomatik olarak düşüyor. Geçtiğimiz ay sebze fiyatlarının aşırı pahalı olmasının en önemli nedeni aşırı kar yağışı ve soğuktu. Bu ay havalar düzeldiği için üretim arttı, fiyatlar düştü.

6. Çiftçinin optimal üretim yapamaması

Tarım arazileri her geçen küçülüyor. Miras yoluyla küçülen her arazi aynı zamanda küçük küçük üretici sayısının artması demek. Bu iyi bir şey gibi gözükse de maliyetleri arttıran, girdileri çoğaltan ve modern tarım yapılmasını önleyen bir daralmadır. Üretim bu nedenle optimal yapılamıyor.

7. Üretici, hal esnafı ve komisyoncuların birlik, kooperatif, modern organizasyonlar kuramayarak maliyetlerini düşürememesi

Üretici, komisyoncu ve halci güçlerini birleştirip daha verimli çalışmak yerine birbirinin gücünü azaltmayı tercih ediyor. Kooperatifler kurulduğu takdirde üretim maliyetleri düşeceği gibi, kârlılık da artacaktır.

8. Denetim, takip, iyileştirme çalışmalarının yeterince yapılmaması

Ticaret ve Tarım Bakanlığı’nın kurduğu denetim, takip, iyileştirme sistemleri yetersiz kalıyor. Ticaret Bakanlığı tarım ürünlerinin fiyatlarını takip etmek için kurduğu “Hal Kayıt Sistemi”ne girilen miktar ve rakamların büyük kısmı gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bu sayede vergiden kaçıyorlar. Bu da halci ve komisyoncuları ayıbı.

9. Semt pazarlarının azalması

Geleneksel olarak kurulan semt pazarlarında sebzeler hem daha ucuz hem daha tazedir. Bunlar azaldıkça tüketici manava ve markete yönelmek zorunda kalıyor. Semt pazarlarının çoğalması fiyatları düşürebilir.

10. Tüketimde israfın önlenememesi

BM Gıda ve Tarın Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 53’ü tarladan tüketiciye ulaşana kadar israf oluyor.

Halkın tüketim konusunda yeterince bilinçlenmemesi nedeniyle milyonlarca ton sebze çöpe gidiyor.

Tüm bunların sonucunda, nedenlerden tek başına birini seç derseniz üretim maliyetlerinin çok yükselmesi pahalı sebze yememize ilk nedeni olabilir.

Üretimden marketlere kadar olan zincir içinde kötü niyetli olan, aç gözlü tüccar, komisyoncu olabilir mi? Evet olabilir. Ancak bu sebze için çok az ve dönemsel olabilir.

Bu nedenle fiyat artışlarında bir suçlu ilan etmek mümkün değil.

TARIM POLİTİKASINA ÇIKIYOR TÜM KAPILAR

Buğdaydan una, zeytinyağından süte, sebzeden meyveye kadar yazı dizisi hazırladığım tüm alanlarda gördüğüm ortak bir sorun var: Türkiye’nin uygulanabilir, bilimsel, gerçekçi bir tarım politikası bulunmuyor.

Çiftçinin ne ekeceğini, nasıl ekeceğini, nerede ekeceğini ve ne kadar ekeceğini belirlemekten tutun, tohum ve fide üretimine, oradan pazara ve tüketim alışkanlıklarına kadar tüm süreci içine alacak bir tarım politikasına ihtiyaç var.

Başka türlü sorunları halletmenin imkanı yok. Buğday üreticilerinden de, domates üreticilerinden de duyduğum ortak bir söz var: “Böyle giderse ileriki yıllar daha kötü olacak.”

Suçlu aramak yerine, sorunu politize etmek yerine akıllı, uzun vadeli ve sağlıklı politikalar üretmek zorundayız.

Başka türlü sorunu çözemeyiz.