ManşetSağlık

Covid 19’dan kötü haber! Bu kışı da maskeyle geçireceğiz

ABD, İngiltere ve Danimarka’nın ardından şimdi de İsrail’de Covid-19’un yeni varyantı tespit edildi. Söz konusu varyantlara ilişkin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), İsrail’de keşfedilen BA.2.86 olarak adlandırılan varyantın, çok sayıda mutasyon taşıması nedeniyle Covid-19 aşılarını etkisiz bırakabileceğinden endişeli. Türkiye’de Covid-19 varyantlarının bulup bulunmadığına ve de yeniden maske takıp takmamamız gerektiğine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, maske takılması gerektiğini söyledi.

TÜRKİYE’DE TESPİT EDİLMİŞ VARYANT ŞİMDİLİK YOK

Covid-19’un yeni varyantlarının ve Covid-19 benzeri varyantların yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamasının kaygı verici olduğunun altını çizen Kaynak, “Türkiye’de henüz tespit edilmiş bir varyant yok” dedi. Yeni çıkan varyantların Covid-19 kadar güçlü bulaşma özelliğine sahip olmadığını da aktaran Kaynak, bu konuda rahat davranılmaması ve önlem alınması gerektiğinin altını çizdi. Kaynak, “Bu yeni varyantlar yine Covid-19’un ilk çıktığı dönemdeki kadar ağır bir klinik tablo yaratmıyor. Muhtemelen insanların büyük bir kısmı ya Covid geçirerek ya da aşı yapılarak büyük bir ölçüde bağışıklık kazandılar. Ancak şimdi bu bağışıklık büyük ölçüde değerini yitirdi. Benzer varyantlara karşı genel olarak toplumda bir direnç meydana gelmiş olabilir. Bu nedenle çok ağır seyirler ve Covid-19’un ilk çıktığı dönemdeki gibi insanların yoğun bakımlara düşmesi, akciğer problemlerinin ağır seyretmesi ve ölümler gibi şu anda endişe edilecek bir durum yok. Fakat, ağır klinik tablolar meydana gelebiliyor. Zaman zaman bunları görüyoruz. Bazı uluslararası haber ajansları da bu durumları kısa kısa geçiyor” sözlerini kaydetti.

VARYANT BULAŞININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN MASKE ŞART

Covid-19 varyantlarının giderek yaygınlaşmasının edişe verici olduğunu ve bu nedenle de bu yaygınlaşmanın önüne geçmek için maske takmak gerektiğini aktaran Kaynak, kış aylarının gelmesiyle ve kapalı, kalabalık alanda kalma sürelerinin artmasıyla maske takmanın artık kaçınılmaz olması gerektiğini belirtti. Kapalı ve kalabalık ortamlarda bulaşları ve hastalığın etkisini daha fazla hissedeceğimize dikkat çeken Kaynak, “Aslına bakarsanız biz, yaza girinceye kadar maske kullanımı konusunda hep bir farkındalık yaratmaya çalıştık. Çünkü sadece Covid-19 ve varyantları açısından değil, diğer viral enfeksiyonlar açısından da kapalı alanda yakın temasta bulunma olayı bulaşları artırıyor. Dolayısıyla çok ağır seyreden ölümcül hadiseler olmasa bile iş gücünün azalması ve insanların ateşli bir üst solunum yolu enfeksiyonuna maruz kalmaları ciddi bir sorun… Dolayısıyla biz, özellikle toplu taşıma araçlarında ve şehirlerarası yolu taşıma araçlarında insanların uzun süre çok yakın mesafede yan yana durdukları artı kalabalık yerlerde örneğin; devlet dairelerinde, hastanelerde, AVM’lerde, okullarda maske takılmasını mümkün olduğu kadar önerdik” diye konuştu. Dolayısıyla eylül ayı itibariyle maske kullanımının yaygınlaşması gerektiğinin altını çizen Kaynak, “Bu hem Covid sonrası varyantların yaygınlaşmasını azaltmak için hem de diğer üst solunum yolu hastalıklarında enfeksiyon meydana getirmekte olan önlemek için gerekli” mesajını verdi.

TÜRKOVAC ÜRETİLİYOR MU?

Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere hükümetin olası bir salgın riskine karşı hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayan Kaynak, “Yeni çıkan varyantların aşı ile önlenebilir olup olmayacağını henüz tam olarak bilmiyoruz. Bunu zaman gösterecek! Covid-19 aşılarının benzer varyantlara karşı bir ölçüde bir direnç sağlayabileceğini tahmin etmek mümkün. Ancak bunu da biraz zaman gösterecek. Türkiye’de bir yerli aşı girişimi vardı. Turkovac, ama şu anda o aşıyla ilgili hiçbir ses çıkmıyor. Niye diyeceksiniz? Çünkü Türkovac’ın Faz 3 çalışmaları tamamlanmadı. Dolayısıyla uluslararası standartlarda bir aşının üretiliyor olmasıyla ilgili de soru işaretleri var. Hiçbir açıklama yapılmıyor. Ne oldu ne bitti bilinmiyor. Eğer aşı konusunda da dışa bağımlıysak; o da çok büyük bir ekonomik kayıp olacaktır. O nedenle Türkiye’de kendi aşımızı üretecek koşulları da yaratmamız gerekiyor. Yani hıfzıssıhha enstitüsünün zarar ediyor gerekçesiyle 2011 yılında kapatılmasının ne kadar önemli bir stratejik hata olduğunu daha iyi anlaşılmış oluyor” diye konuştu.

HABER/ Didar DEMİRCİ