HABER/ Didar DEMİRCİ- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Buğra Gökce, internet medyası temsilcileriyle Kaya Prestij Otel’de bir araya geldi. Toplantıda gazetecilerin sorularına samimi cevaplar veren Gökce, İzmir’de yapılması gereken öncelikli icraatları sıraladı. Gökce, ulaşımdan alt yapıya kentin tüm eksikliklerini sıralarken, bunlardan iki tanesinin acil müdahale gerektirdiğini söyledi. Gökce, aday gösterilmesi ve seçimi kazanması halinde ilk iş olarak İzmir’i depreme hazırlayacağını ve kent genelinde trafik sıkışıklığına neden olan ana arterlerdeki sistematik sorunlara mücadele edeceğini dile getirdi.
TRAFİĞE HIZLI ÇÖZÜM
Uzun yıllar İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri olarak görev yaptığı için kenti sokak sokak bilen ve İzmir’in tüm sorunlarına hakim olan Buğra Gökce, kent genelinde şikayet konusu olan trafik sıkışıklığını nedenlerini anlattı ve kendi çözüm önerisini paylaştı.
Gökce, İzmir Kuzey Çevreyolu ile Altınyol’u birbirine bağlayacak bir sistemin hayata geçirilmesi, ana arterler üzerinde yer alan ve trafiği 3 şeritten 2 şeride düşüren köprülerin de yıkılarak 3 şeritli olarak yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade etti. Bu dokunuşların hem trafikte ciddi bir rahatlama sağlayacağını hem de oldukça eski olan bu köprüleri olası bir depreme karşı daha dayanıklı ve güvenilir kılacağını söyledi.
FON BULMAK SORUN OLMAZ
Buğra Gökce, bu yatırımlar için Dünya Bankası gibi uluslararası fonlardan kaynak bulunabileceği gibi ilgili bakanlıklardan da bütçe sağlanabileceğini söyledi. Gökce, “Hazır köprüleri güçlendirmeye çıkmışken, bu ana arterlerimizi de köprülerin olduğu noktalarda iki şeritten üç şeride çıkarmış olacağız. Bunu Dünya Bankası’na da daha önce önermiştim. Buna fon bulmak lazım ya da bakanlıkla görüşmek lazım. Bunu yaptığınızda hem şehri de depreme hazırlarmış olursunuz. Ulaştırma Bakanlığına ve Dünya Bankası’na gitmek lazım. Bunlar yaşamsal öneme sahip. Bunu yenilediğinizde dört beş köprüyü, peyder pey, İzmir trafiği için can suyu vermiş olacaksınız. Çevre yolu ile ilk çevre yolu arasında bir yol sistemi var. Ona da çalışmıştım. İzmir’e Çevre yolu ile Altınyol’u bağlayacak yollar yapmak lazım.. İzmir’in bunlara ihtiyacı var. Mevcut Ulaştırma Bakanı daha önce İzmir’de Bölge Müdürlüğü yaptı, o döneme dayanan bir hukukumuz var. Kişi olarak sever sayarım da. Gider ‘Sayın bakanım bunu bunu yapalım. Milli Savunma Bakanlığı ile de görüşüp Çevreyolu ile Altınyol’u askeri bölgede bir birine bağlayacak bir yol için muvafakat alalım’ diyebiliriz. Neyse, yolu bulunur. İzmir hem o köprülerini depreme dirençli hale getirmiş olur” diye konuştu.
GÖKDELENLER BÖLGESİNDE YATIRIMCILAR DA DESTEK OLUR
Ciddi bir yoğunluk oluşturan gökdelenler bölgesinde yol ve altyapı geliştirmeye ihtiyaç bulunduğunu da ifade eden Gökce, “Gökdelenler bölgesi var. Alsancak tarafından karşıya geçirecek köprüye ihtiyaç var. Büyükşehir’in bütçesine akıl almaz bir yük getiriyor. O bölgedeki yatırımcıların hepsine yol ile ilgili yaptırımlar getirmek gerekiyor. Ki onlar da seve seve destek olurlar” dedi.
DÖNÜŞÜMÜ TEŞVİK İÇİN SOSYAL KONUT ÜRETİLMELİ
Gökce, kentin en öncelikli ve önemli sorununun depreme hazırlık ve kentsel dönüşüm olduğunu belirterek, “İzmir’de barınma ve konut sorunu var. Mevcut yapı stoğunun deprem ve afetlere dirençli hale getirilmesi için güçlendirilmesi ve-veya yenilenmesi ihtiyacı var” dedi. Buğra Gökce bunun için sosyal konutlar üretilebileceğini dile getirerek, “Belediye halk tipi konut, sosyal konut üretmeli. Uzundere’deki konutlar deprem sonrasında büyük vazife gördü. Yeni sosyal konutlar yapmamız lazım. Kamunun da elinde araziler var. Gerekirse Milli Emlak ile de görüşülür. Ama kentte sosyal konut yapmak yazım. Bu, rezerv konut alanı üretmek için de önemli” dedi.
Sosyal konut ve yeni konutlar üretilmesi için denenecek yollar hakkında da bilgiler veren Buğra Gökce, büyükşehirin kolaylaştırıcı, ön açıcı misyonunun da seferber edileceğini kaydetti.
TEK BAŞINA OLMAZ İŞBİRLİĞİ ŞART
Gökce, tek başına hiçbir kurumun İzmir’deki yapı stoğunu yenileme güç ve imkanına sahip olmadığını da hatırlatarak, “Rezerv konutu alanları yaratmak lazım. Bakanlık ile de bunu konuşmak lazım. Bu aynı zamanda olası deprem anında acil durum müdahale planının içindedir. Ben bunları üretebilirim. Bunların bir bölümü kamunun elinde kalır. Bir bölümü ilk kez konut alacaklara kriterler konularak satılır. Onlara satış için bankalarla konuşulur. Belediye bunların bir bölümünü kat karşılığı verebilir. Bu, İzmir’in depremden kaynaklı çözülmesi gereken bir sorunudur. Evini yenilemek isteyen dar gelirliler için de önemli. Belediye kolaylaştırıcı, ön açıcı olmalıdır. Hiçbir kurum tek başına yapı stoğunu yenileyemez. Halkın kendisinin harekete geçmesini sağlayacak işler önemli. Vatandaş evini yenilemek istiyor. ‘Müteahhit benden bir milyon istiyor’ diyor. Halktan yana bir konut politikası olarak tarif edebiliriz bunu. Ben bunu kamuoyuyla model olarak paylaşacağım” şeklinde konuştu.
İMAR VE PLAN MEVZUATI MUTLAKA DEĞİŞMELİ
Buğra Gökce, 3194 sayılı İmar Mevzuatı değişmediği gibi sürekli çıkarılan imar aflarının da depremler sonrasında tabloyu daha da ağırlaştırdığını belirterek, “İmar mevzuatı hala değişmedi. Hala 3194 sayılı yasa. Üzerine bir sürü imar affı çıkarıldı, depremde de sonuçlarını gördük. Kaçak yapı yaptı, ceza kestin, belediye bürokrasisi ceza keserek kendini kurtardı. Vatandaş da razı. Ben zaten yaptım, af çıkıncaya kadar beklerim diyor. İmar mevzuatının gerçek bir şehircilik mevzuatı olarak yenilenmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de 40 tane kurumun plan yapma yetkisi var. TOKİ’sinden Özelleştirme İdaresine kadar. Kültür Bakanlığından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına kadar. Plan mevzuatının da yenilenmesi gerekiyor. Biz bunlara ilişkin kendi meclisimizdeki işleri yapacağız. Gerekirse Bakanlığı da zorlayacağız” dedi.
YAĞMUR SUYU İLE KANALİZASYON AYRIŞMALI
İzmir’deki koku sorununa da değinen Gökce, yağmur suyu ayrıştırmanın önemli olduğunu, bu konuda AB’den yeşil dönüşüm projeleri aracılığıyla ciddi fonlar da yaratılabileceğini kaydetti. Gökce, “Yağış ve iklim krizinin mu kadar kritik hale geldiği bir dönemde yağmur suyunu ayrıştırmak önemlidir. Merhum Piriştina döneminde birleşik sistem yapılmış. Konak’tan itibaren Çiğli’ye kadar. Bu durum olağanüstü elektrik faturası ve yolculuk demek. Yağmur suyu ve kanalizasyon birlikte gidiyor. Yağmur suyunu da arıtmaya gönderiyorsunuz. Büyük Kanal başlangıçta ayrı olarak planlamış ama yüksek maliyet olunca birleştirilmiş. AB Yeşil Dönüşüm projelerine fon veriyor. Onları alacağız. Ayrıştıralım, oraya gitmesin. Aşırı yağışlarda arıtma gelen suyu karşılayamıyor ve yağmur suyu kanalizasyonla birlikte Çiğli’den denize taşıyor. Kokunun ve o bölgedeki kirliliğin nedeni de budur diye düşünüyorum. Bu sistemi ayrıştırmadan nihayete erişme şansı yok. Kanalı açma, tarama ve o birikimi almak gerekiyor. Dolayısıyla bu başlı başına önemli bir iştir. İzmir buna da uluslararası fon bulabilir” şeklinde konuştu.