Eğitim-İş 4 Nolu Yükseköğretim Şubesi, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde (İDÜ) sendikaya karşı baskı yapıldığını öne sürerek, İDÜ Rektörü Bedriye Tunç Siper’e tepki gösterdi. Eğitim-İş Üniversiteler Şubesi üyeleri rektörlük binasının önünde basın açıklaması yaptı. Konuya ilişkin Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay basına açıklama yaptı. Özbay, “Her kamu görevlisinin de dilediği sendikaya üye olma hakkı vardır ve bu hak anayasa ve yasa ile korunmaktadır” dedi.
Tunçsiper suç işlemektedir
Rektör Tunçsiper’in sendikal örgütlenmeye karşı geldiğini öne süren Özbay, bunun hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Özbay, “Öyle ki, Rektör Bedriye Tunçsper ve Genel Sekreter Dilek Karaman sendikamız üyelerinin bulunduğu iş yerlerine, bürolara giderek üyelerimizi istifaya zorlamış, korku ve baskı ortamı yaratmaya çalışmıştır. Üyelerimizden istifaya zorladıkları olmuş, açıkça suç işlemiştir. Rektör bununla yetinmemiş zarar vermek ve yıldırmak amacı ile Sendikamız İşyeri Temsilcisinin görev yerini keyfi bir gerekçe ile değiştirerek örgütlenme çalışmalarını durdurabilmek için uzak bir ilçeye görevlendirmiştir. Bu görevlendirmeye karşı açmış olduğumuz dava Sendikamız ve Temsilcimiz lehine sonuçlanmış ancak rektör bu kez de yargı kararlarını uygulamayarak yeni bir suça daha imza atmış ve temsilcimizi bu kez başka bir yerde görevlendirmiştir. Yargı kararlarını uygulamamak açıkça suçtur. Bu suç nedeni ile rektör hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır” sözlerini kaydetti.
Savcılığı göreve çağırdı
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına ve Yükseköğretim Kuruluna çağrıda bulunan Özbay, “İzmir Cumhuriyet Başsavcılığını ve Yükseköğretim Kurulunu, bu hukuk tanımaz rektöre karşı yaptırımları uygulamak üzere göreve çağırıyor, yasa tanımaz rektörü siz kamuoyuna da şikâyet ediyoruz. İzmir Demokrasi Üniversitesindeki hukuksuzluklar ve keyfi davranışlar bunlarla da sınırlı değildir. Atanma kriterlerini tamamlamalarına rağmen görece muhalif olduğu kanısındaki öğretim üyelerinin kadrolarının verilmemesi yanı sıra yine muhalif olduğu düşünülen öğretim üyelerinin yeniden atanma sürelerinin 3 yıl yerine 1 yıl olarak belirlenmesi,
böylelikle her yıl baskı altında tutulmaları, akademik araştırmaların saatle sınırlı olmadığı, çoğu akademisyenin araştırma ve üretim aşamasında sağlığından dahi özveride bulunarak çalıştığı bilinmektedir. Yargı kararlarında da bu durum yer almakta iken akademik işgörenlere zorla mesai uygulanmaya çalışılmakta, garip bir tutumla aşırı kalabalık bir düzende başarılı çalışmalar yürütmeleri beklenmektedir. Sendikamızın verdiği dilekçeler dikkate alınmamakta ve hiçbir iyileştirme yapılmamaktadır. Üniversiteye yönetimi birkaç kişiyle oluşmakta, ortak akıl uygulanmamaktadır. Hiçbir şekilde ne daire başkanları ne dekanlar yetki sahibi olamamaktadır. Rektör ve genel sekreter tarafından üniversite yönetilmektedir. Üniversitenin adı Demokrasi olmasına rağmen üniversitenin demokrasiyle hiçbir şekilde yakından uzaktan ilgisi yoktur. Üniversite yönetim birimleri sorumluluklarını birkaç kişiye verilmektedir Bunlardan en bariz örneği birden fazla daire başkanlığına vekâlet eden Doktor Dilek Karaman’ın sahip olduğu yetkilerdir. Birçok daire başkanlığı onun tarafından yönetilmektedir” diye konuştu.
HABER/ Didar DEMİRCİ