EĞİTİMİN SINIRLARINA GİRMEK
BÖLÜM-2
Günümüzde okullar öğretimin kalitesini artırmak için ciddi bir yarış ve çaba içinde bulunmaktadırlar. Bir ülkenin kalkınmasıyla eğitimi arasında çok sıkı bir ilişki olduğu herkes bilir. Çünkü kalkınmanın olması için gerekli olan insan gücünün yetiştirilmesi eğitimin kalitesiyle doğru orantılıdır. Yapılan araştırmalar daha iyi eğitim almış toplumların ekonomik yarışta daha başarılı olduklarını göstermektedir. Örgüt yapısı güçlü olan eğitim kurumlarından yetişen bireylerin vermiş oldukları hizmetin kalitesi daha yüksek ve arzu edilen kişi olma özellikleri daha fazladır.
Eğitim hakkı zorunlu eğitim başta olmak üzere verilecek eğitimi güvence altına almıştır. Bu yöndeki temel hukuksal düzenlemeler şunlardır: “Insan Hakları Beyannamesi “, “Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi “, “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi “, “. Ulusal Mevzuat ise “Anayasa” ve”1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu” dur. Türkiye’de 05/01/1961 tarihinde kabul edilen 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda zorunlu eğitim süresi beş yıl olarak belirlenmiştir. Zorunlu eğitimin sekiz yıl olması 1997 yılında uygulamaya konulmuştur.
Türkiye’de 30/03/2012 tarihinde uygulamaya geçen 6287 sayılı yasa gereği zorunlu eğitim dört (4) yıl süreli ilkokul, dört (4) yıl süreli ortaokul ve dört (4) yıl süreli lise eğitimini kapsamaktadır. Türkiye’de yürürlüğe giren 6287 Sayılı Zorunlu Eğitim Yasası, zorunlu eğitim ile ilgili ayrıca şu düzenlemeler de getirmiştir. 37-66 ay arasındaki çocuklar anaokulu veya uygulama sınıflarında, 48-66 ay arasındaki çocuklar ise ilkokul, ortaokullarının bünyesinde açılan anasınıflarında eğitim alacaklardır.
İlköğretim kademesini tamamlayan öğrencilere diploma verilmeyecek, 12 yıllık zorunlu eğitim sonunda ortaöğretim diploması verilecektir.
Ülkemizin dışında Avrupa ve ABD gibi ülkelerde de zorunlu eğitim süresi aşağı yukarı aynıdır. Yani dünyanın her kıtasında zorunlu eğitim süresi yaklaşık 11,12 yıl sürer. Zorunlu eğitimin Türkiye de dahil tüm dünyada başlama yaşı 4,5,6 yaş aralığıdır.(Ana okulu dahil)
Ülkemizde 14 yaşından itibaren öğrencilerin okul seçimleri için sınav sistemi uygulanır. Bu sınav sistemi öğrencilerin yetenek ve hedeflerini dikkate almada belirleyici değildir. Akademik başarıyı dikkate alarak okullarını belirleyen bu sistem, öğrencilerin eğitim hayatlarında psikolojik ve sosyolojik anlamda ciddi sonuçlar yaratır. Yüksek puanlı öğrenciler istedikleri okullara gidebilirken(bunların oranı da çok düşüktür),yerleştirme puanı düşük olan öğrencilerin tercih hakları tamamen ortadan kalkmış olur. Ya adrese bağlı yada meslek liseleri veya imam hatip liselerine yerleştirme yapılır. Bu nedenle öğrenciler zorunlu eğitimin devamında fırsat eşitsizliğine maruz bırakılarak, son dört yıllık eğitimlerinde başarısız damgasıyla kaderlerine terkedilmiş olurlar. Ailelerin de bu durumda, çocuklarının başarısız olduğunu kabullenmekten başka yapacakları çok fazla bir şeyleri yoktur.
Zorunlu eğitimi tamamlamayan öğrencilerin diploma alma şanslarının olmadığını tekrar edelim. Bu öğrencilerin üniversite okuma şanslarının düşük olması ya da iyi bir eğitimden yoksun bırakılmalarından dolayı da üniversite okusalar bile alt yapı veya özgüven sorunu yaşadıkları için geleceğe yönelik plan yapmakta zorlandıkları aşikardır.
Peki çözüm nedir? ,bu tür çocuklarımıza nasıl destek olmalıyız? Başta söylediğim gibi bu yazı dizimiz hem çok önemli hem de çok ayrıntılı olduğu için bu konuyu bir sonraki yazımızda ele almayı planladım. Lütfen takip etmeye devam edelim.
Eğitimde başarılı olan ülkelerde okula giden tüm öğrenciler dikkate alınarak planlar yapılmıştır.12,13 ve 14 yaşından itibaren öğrenciler ya okul tarafından, ya da aileleri tarafından yeni bir okul seçimi yaparlar. Zorunlu eğitim bitinceye kadar bu tür ülkelerde kontenjanı dahilinde okullar öğrenci seçme hakkına sahip değildir.
Zorunlu eğitimin sonunda üniversiteler son derece seçici olup, not ortalamasından, sosyal etkinliklerden, kendi bünyelerinde yaptıkları sınavlara kadar kriterlerle öğrenci kabul ederler.
Üniversiteye devam etmeyen öğrenciler mesleğe yönlendirilir. İki yıl gibi bir sürede bir meslek alanında istihdam edilir, iki yılın sonunda çalıştığı meslek grubunda sınava alınır. Sınavda başarılı olanlar meslekte devam ederler ya da Üniversitede okuma fırsatı verilir. Örneğin diş kliniğinde isdihdam edilen bir kişi iki yılın sonunda mesleğiyle ilgili sınavda başarılı olduğunda diş teknikeri olur, ya da tercih ederse tıp alanında bir bölüm okuma şansı yakalar.
Konu başlıklarımızdan biri de Türkiye’deki eğitimin artıları eksileri olduğunu hatırlayalım; Ülkemizin sınav sistemleri ve müfredatın gereksiz yoğunluğu çocuklarımız üzerindeki yükü artıran, yetenekleri ve istekleri doğrultusunda eğitim almalarını engelleyen başlıca olumsuzluklar.
Gelişmiş ülkelerde üniversitede okutulan müfredat, ülkemizde 11 ve 12.sınıfta okutulmaktadır. Diğer yandan ilkokul ve ortaokul müfredatlarını karşılaştırdığımızda bu ülkelerde 5,6,7 ve 8.sınıf müfredatı bizim ülkedeki müfredatın çok daha basitleştirilmiş şekli olduğunu görüyoruz. Yani bu durum ülkemizde eğitim gören çocukların Avrupa ve diğer ülkelere göre çok daha fazla bilgi yüklemesine maruz kaldıkları gerçeğini ifade ediyor.
BÖLÜM-3 ile devam edecek.
( Bölüm -3 te Konu başlıklarımız ; Eğitimde başarılı ülkelerin başarı sırları, ülkemizdeki eğitimin artıları ve Öğrencilerimize nasıl destek olmalıyız.)
Eğitimin Sınırlarına Girmek!
12 ve 13.yüzyılda Avrupa ve Amerikan halkını etkisi altında bulunduran kilise ve din adamları, toplumsal yapının patronu olmuşlardı. Başta eğitimin… Devamını Oku »