İlham Perileriniz Gelmiyor mu?

Atlas yelkenlerimizi mitolojik esintilere açarak, zaman içinde yolculuğa çıkıyoruz. İlham perilerini; Tanrı Zeus’un dokuz güzel kızı Mousaları (Muzaları) bulmaya gidiyoruz.

O günler, tanrıların yeryüzünde yaşadığı günlerdi…

Ve o günler, güzel Mousaların yani Zeus’un dokuz kızının dağlarda tepelerde el ele korolar kurup, Olymposlu Tanrılara övgüler düzdüğü günlerdi… Onlar yürürken Olympos yollarında babaları Zeus’un konağına doğru, tanrısal ezgiler sarardı dört bir yanı. Onlar, tanrılar tanrısı koca Zeus ile Kraliçe Mnemosyne’nin aşklarından dünyaya gelmişlerdi.

Klio, Euterpe, Thalia, Melpomene, Terpsikhore, Erato, Polymnia, Urania ve Kalliope denilmişti adlarına…

Klio’nun adı, kutlamak övmek anlamına gelirdi. Elindeki kâğıt tomarı ve kum saati ile eski zamanlarda yaşamış büyük adamların zaferlerini dile getirir, tarih yazarlarını esinlerdi…

Euterpe, flütüyle lirik şiirleri esinler ve bulunduğu yere neşe saçardı…

Thalia’nın adı, doğanın canlanıp şenlenmesi anlamına gelmekteydi. Elinde komedya maskesi veya çobandeğneği ile çoban şiirini ve komedyayı esinler, insanlara neşeyi ve kahkahayı öğretirdi…

Melpomene, tragedyayı simgeler. Bu yüzden bir elinde tragedya maskesi diğer elinde de Herakles’in sopasını taşırdı. Büyük kahramanların üzüntülerini ve kederlerini trajik sahnelerle canlandırırdı…

Terpsikhore, şiirin ve dansın esin perisiydi. Elinde Liriyle insanlara esin verir. Dansın uyumunu ve ritmini düzenlerdi.

Erato, Elinde ketrasıyla, aşk şiirini esinler. Sevme ve sevişme duygularını uyandırırdı.

Polymnia, tanrısal şarkıları ve sessiz tiyatroyu (pandomimi) esinler. Tanrıların büyüklüğünü anlatan, en eski, en güzel kasideleri okurdu.

Urania, elindeki küreyle gökbilimini, astronomiyi sembolize ederdi. Yıldızların, göklerin sırlarını açıklardı.

Kalliope’nin adı güzel sesli anlamına gelmekteydi. Destansı şiirin ve güzel söz söylemenin esin perisiydi. Yerinde söz söyleyenleri, birde kahramanlık destanı söyleyen ozanları esinlerdi.

Apollon’un arkadaşları olan Mousalar, bütün olayları bilen esin perileriydi. Hiçbir şarkı, hiçbir bilgi onlar için yabancı değildi. Onlar geçmiş zamanın olaylarını, gelecek zamanın sırlarını biliyorlardı. Bu sevimli kızlar dokuz kişiydiler. Daha sonraları Midillili (Lesboslu) kadın şair Sappho’ya da onuncu Mousa denmiştir.

Mousalar, bir ozana tanrısal sesler verdi mi, bal akar ozanın ağzından.

Bir gün Mousalar, keçilerini otlatan Ozan Hesiodos ile karşılaştılar. Çiçek açan bir defneden bir dal koparıp verdiler ona, asa yapsın diye, söylediği destanların başında ve sonunda kendilerini övsün diye…

Sizlerin serzenişlerini duyar gibi oluyorum… Haklısınız. Elbette sanat, böyle masalsı dünyalarda, mitolojik öykülerin anlattıkları gibi olmuyor. Toprağa düşmüş tohum gibi nemi ve güneşi bekliyor sanatsal yaratıcılık… Sonra, olgunlaşarak patlayan tohum gibi, insan aklı ve yüreğiyle yoğrularak imgesel zenginliklere dönüşüyor… Ve insanların yeteneklerine göre farklı sanat türlerinde çıkıyor karşımıza…

Siz ne derseniz deyin, biz mitolojik esintilerin izinde yürümeye devam edeceğiz. Çünkü yazımızın başında söz verdik. İlham Perileri Mousaların izini süreceğiz…

Ozan Heseidos gibi dağ yamaçlarında beklemenize gerek yok. Hemen ruh halinize ve yeteneklerinize uygun, en güzel ilham perisini seçmeye bakın… Hala ayrımına varamadıysanız birde resimlerine heykellerine göz atın. Ben baştan söyleyeyim, Urania bana ilham veriyor. Sonra da demedi demeyin. Urania kulağıma güzel sözler söyledi, geleceğe dair…

Dedi ki: “Ey güzel insanlar önümüzdeki günlerde mutluluklar var, güzellikler var, yeryüzünde payınıza düşen, hadi hemen bulmaya gidin hep birlikte…”

Exit mobile version