Türkiye’de bu sene corona virüsü salgını endişesi yaşanırken, bir yandan da kurakkık tehlikesine karşı uyarılar yapılıyor. Son olarak, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğini bildirdi. Yapılan açıklamada, İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya‘nın küresel yüksek risk listesinde olduğu ifade edildi.
2020’nin son aylarında beklenen yağışların düşmemesi nedeniyle barajlar alarm vermeye başlamışlardı. Uzman isimler vatandaşlara su tasarrufu çağrısında bulunurken, bir yandan da kuraklık uyarıları yapılıyor. Son olarak, WWF-Türkiye konu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporuna göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya ekonomisini etkileyecek ilk beş riskin bulaşıcı hastalıklar, kitle imha silahları ile iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizini de kapsayan doğal kaynak krizi olduğunu belirtti. Bayar, ülkemizin su kaynaklarının da risk altında olduğuna dikkat çekerek “Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken” dedi.
Bu şehirler risk altında
İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunduğuna dikkat çeken Uğur Bayar, “Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı göz ardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli ele almak zorundayız ” diye konuştu.
Ege’nin can suyu Büyük Menderes Türkiye’nin su risklerine ayna tutuyor
WWF-Türkiye, Ege Bölgesi’ne hayat veren Büyük Menderes Nehri’nde kritik seviyeye ulaşan kirliliğin önüne geçmek için su sorununu doğa koruma açısından ele alan bir dönüşüm hareketi yürütüyor. Bugün incirimizin %61’i, zeytinimizin %28’i ve pamuğumuzun % 14’ü, Büyük Menderes Nehri’nin suladığı Aydın ilimizden geliyor. Ancak yıllık 1,7 milyar metreküplük su potansiyeli ile Büyük Menderes, “su riski taşıyan havza” kategorisinde. Yüzyılın sonuna doğru havza sularının %50 oranında azalması öngörülüyor. Bunun yanı sıra hızla kirlenen suyun kalitesi de düşüyor. B. Menderes örneğinden hareketle Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu su risklerine dikkat çekilen toplantıda, nehrin zorlu yolculuğu üzerinden su kaynaklarımızın durumuna ayna tutuldu.
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil insan için de yaşam kaynağı olduğunu hatırlattı. Orr, WWF’in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi (WWF Water Risk Filter) çalışmasına göre küresel ölçekte su riski yüksek şehirlerin arasında Türkiye’den 10 şehrin yer aldığını vurguladı.
“Suyumuz İçin Seferberlik Zamanı: Doğayı Koru, Suyuna Sahip Çık Türkiye”
WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, Türkiye’de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunun altını çizdi. Pasinli, “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı: doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak; tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçerek; sanayide suyu kirletmeden, verimli kullanarak; temiz üretim yatırımlarını teşvik ederek; jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçerek; denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımını benimseyerek; kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önleyerek; evlerimizde her damlayı tasarruf ederek; tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz” dedi. Pasinli, Büyük Menderes’in zorlu yolculuğu ile tüm ülkeye seslendiklerini belirtti: “Doğayı Koru, Suyuna Sahip Çık Türkiye.”
Büyük Menderes ilham olacak
Büyük Menderes Havzası’nda su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yürütülen çalışmalara değinen WWF-Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Kıdemli Uzmanı Eren Atak ise hedeflerinin havzada doğayı korurken suyun daha verimli kullanıldığı yöntemlere geçişi sağlamak olduğunu söyledi. Atak, “Yağmur suyu hasadından tarımda verimli sulama yöntemlerine, sanayide temiz üretim uygulamalarından, doğa koruma çalışmalarına kadar işbirliği ortaklarımızla birlikte attığımız adımlarla Türkiye’nin diğer akarsu havzalarına ilham verecek bir çabanın içindeyiz” dedi.
WWF-Türkiye ilkeleri nelerdir?
WWF-Türkiye, küresel, siyasetten bağımsız, çok kültürlü ve tarafsızdır.
Çalışmalarında en yeni bilimsel verilerden yararlanır.
Alan projeleri, siyasi girişimler, kapasite artırımı ve eğitim çalışmalarının bileşiminden yararlanarak somut doğa koruma çözümleri oluşturur.
Yerel halkı ve toplulukları, kültürel ve ekonomik gereksinimlerini de göz önünde bulundurarak alan programlarının planlanmasına ve yürütülmesine dahil eder.
Diğer kuruluşlar, hükümetler, iş dünyası ve yerel topluluklarla ortaklıklar kurar.
Çalışmalarını düşük maliyetlerle ve verimli bir biçimde yürütür; destekçilerinden elde ettiği mali kaynakları sorumlu kullanır.