İzmir’de 30 Ekim Cuma saat 14.51’de 6.9 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Meydana gelen depremde Bayraklı ilçesinde bulunan çok sayıda bina yıkıldı ve hasar oluştu. Peki, Seferihisar merkezli bir depremde neden Bayraklı’daki binalar yıkıldı. Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEMAR) Müdürü Prof. Dr. Samet Arslan, Bayraklı’daki binaların yıkımına ilişkin, ”Neden burayı seçti’ diye baktığımızda zemin koşullarını gördük. Orası bir deltanın üzerine kurulmuş, geçmiş dönemlerde büyük ihtimal oradan nehirler akıyordu. Yumuşak bir zemin, kilden oluşan karma bir yapı.” dedi.
NEDEN BAYRAKLI’DA YIKIMLAR OLDU?
İzmir’de 6.6 büyüklüğündeki depremin ardından bölgeye giderek inceleme yapan DEMAR Müdürü Prof. Dr. Samet Arslan, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Arslan, “İzmir’de gördüğümüz şey çok enteresan. Deprem bölgesine yakın yerlerde minik çatlaklar bile yokken, deprem dalgaları İzmir yarımadasını komple aşmış ve Bayraklı’ya ulaşmış. Bayraklı’da da özel bir yer seçmiş. ‘Bu özel yer nedir’ diye araştırdık. İzmir’de bu dalganın geçtiği yol boyunca hiç mi yetersiz bina yoktu, vardı. Belki bu binalardan biraz daha kötüleri bile vardır. ‘Neden burayı seçti’ diye baktığımızda zemin koşullarını gördük. Orası bir deltanın üzerine kurulmuş, geçmiş dönemlerde büyük ihtimal oradan nehirler akıyordu. Yumuşak bir zemin, kilden oluşan karma bir yapı. Su seviyesi de çok yüksek. Öyle olunca da depremin şiddeti büyüyor” diye konuştu.
‘İSTANBUL DEPREMİ 1 AY ÖNCE ÇOK YAKIN’
İstanbul’daki olası depreme ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Arslan, “İstanbul depremi 1 ay önce çok yakındı, bugün çok çok daha yakın. İstanbul’da ‘küçük kıyamet’ diye nitelendirilen Osmanlı zamanı depremler olmuş, bunun periyotu 500 yıl civarında. ‘Şu gün deprem olacak’ deme şansımız yok; ama şiddetini tahmin etme yeteneğimiz biraz daha fazla. İstanbul’da bina stoğumuz çok kötü durumda. Vatandaşa ait binalarımız maalesef afet direncinden uzak. Bir depremde çok ciddi kayıplar olacak gibi görünüyor. Devletin bunlara yetişmesi çok zor, vatandaş kendi önlemini kendisi alacak. Depremden korunabilmek için cep telefonu, otomobil alırken gösterilen hassasiyetin ev alırken de gösterilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘İSTANBUL’DA EN AZ 7.3’ÜN ÜZERİNDE DEPREMİ BEKLEMEK LAZIM’
İstanbul ve Marmara bölgesi için beklenen deprem şiddetinin İzmir’dekinden daha yüksek olacağını kaydeden Prof. Dr. Arslan, “İstanbul ve Marmara bölgesine sesleniyorum; orası için beklenen şiddet biraz daha yüksek, İzmir’deki gibi değil. İstanbul’da tarihsel kayıtlara göre şiddet 7.7’yi geçmiş. İstanbul’da en azı 7.2, 7.3’ün üzerinde depremi beklemek lazım. Zaman gittikçe kısalıyor. Depreme etki eden parametre sayısı çok fazla. Gökyüzündeki gök cisimlerinin hareketlerinden tutun da Pasifik’teki bir nükleer bomba denemesine kadar her şey depremi tetikleyebiliyor. Birikmiş olan enerjiyi açığa çıkarıyor. Aşırı sıcak bir günden soğuğa geçmesi bunların hepsi tetikleyebilir. İstatistik rakamlara bakarsak İstanbul’da deprem biraz gecikti gibi görünüyor. O da Körfez depreminden dolayı fay hatlarında biraz rahatlama oldu tabii yüklenme de olabilir, karmaşık bir mekanizma. İstanbul’da deprem olacak, herkes hazırlıklı olmalı. Ne zaman olacak kimse söyleyemez; ama şiddeti aşağı yukarı bellidir. Bu şiddetteki depremde nasıl bir hasar olur kaynaklara bakılarak hesabı yapılabilir. Bir yerde bir deprem olmuşsa orada yine deprem olacak demektir, bu kesin. Ne zaman olacak onu bilmiyoruz sadece” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in konuya ilişkin açıklamaları;
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, söz konusu depremin karada değil denizin içindeki fayda gerçekleştiğini ve tam olarak ise Sisam Adası’nın kuzeyindeki bir fay hattında kırılma meydana geldiğini söyledi.
Özellikle Bayraklı çevresinin depremden çok etkilendiğini ve bunun iki nedeninin bulunduğunu vurgulayan Sözbilir, şunları söyledi:
“O bölgenin etkilenmesinin temel iki tane nedeni var, bir tanesi zeminin zayıf olması, diğeri de binaların depreme dayanıklı olmaması. Zeminin zayıf olması aslında yapılaşmada problem yaratacak bir şey değil. Zemini iyileştirdikten sonra yapılaşmayı gerçekleştirirsek aslında pek bir problem olmazdı. İzmir başta olmak üzere Türkiye’deki bütün illerde bu problem var. Çünkü biz depreme dayanıklı bina konusunda binaya ne kadar önem veriyorsak zemine de o önemi vermemiz lazım.”