Yaşam

Kentten köye bir göç hikayesi: Her şeyi bırakıp köye yerleşen YouTuber Tolga Yalçın anlattı

Son yıllarda artış gösteren ve koronavirüs salgını sonrası kentliler için daha çok tercih edilmeye başlanan şehirden köye göçü, bu hayalini gerçekleştirmiş YouTuber Tolga Yalçın’la konuştuk.

Kentte yaşayıp daha minimal bir hayat kurmak için köye yerleşen şehirli sayısında son yıllarda hatırı sayılır bir artış gözlemleniyor. Yaşam tarzını tamamen değiştirerek bu minimal hayatı tercih edenler arasında en bilinenlerden biri de Tolga Yalçın. Yalçın Ege Haber’e, şehirden köye yerleşme kararının altındaki motivasyonu, avantajları ve dezavantajları anlattı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Köye yerleşmeden önce neler yapıyordunuz?

Ben Tolga Yalçın. 1983 İstanbul doğumluyum. Evliyim ve 2017 doğumlu bir oğlumuz var. Şişli Terakki Lisesi, ardından Dumlupınar Üniversitesi İktisat Bölümünü bitirdim. Birçok meslek ile uğraştım. Hep bir şey aradım, ama o aradığım şey para değildi. Okuduğum bölümle ilgili bir meslek hiç yapmadım çünkü ilgi duymadım. Okul bittikten sonra 3 yıl kadar bir kurumsal şirkette ihracat departmanında çalıştım, lakin 9-6 mesaisinin de bana uygun olmadığını anlayıp fotoğrafçılık sektörüne adım attım, sonrasında özetlemek gerekirse hep kendi işlerimi yaptım ve hep bir maneviyat aradım…

Sizi yaşam tarzınızda böyle büyük bir değişikliğe sebep olacak fikre iten etmenler neydi?

İçimde hep bir huzursuzluk vardı. Para da kazansam yapbozun bir parçası hep eksik kalıyordu. İstanbul artık bize ağır gelmeye başlamıştı ve aklımızda hep bir İzmir ve çevre köyleri vardı ama hep erteliyorduk. Sonrasında bir gün bir YouTube kanalı açmaya karar verdim. Tolga Yalçın adı altında ve “Yaşa Bu Hayatı” mottosu ile. Amacım o hep aradığım maneviyatı bulmaktı. Dünyaya güzel bir iz bırakmak. İçerikler motivasyon üzerine olacaktı. Hayallerini gerçekleştirmiş insanlarla röportajlar yapmak ve hayal kuran insanların önüne sunmak. İlk röportajımı İstanbul’dan köye göçen dostum Mustafa Yılmaz ile yaptım ve o röportaj ilk önce beni derinden etkiledi ve hep ertelediğimiz göç kararını hayata geçirme cesaretini verdi ve biz de İstanbul’da ki hayatımızı geride bırakarak Muğla Dalaman’a göç ettik.

Başlıca etmenleri özetlemek gerekirse, gıda güvenliği, can ve mal güvenliği, zamanını kendin yönetme, ailenle daha fazla vakit geçirme, sistemden çıkma yolunda büyük bir adım atma ve minimalist bir hayatın temellerini atma… Özetlemek zorundayım çünkü etmenler çok daha fazla ve aslında çok derin bir soru ve her etmen kendi içinde ayrı bir makale olabilir.

Artık metropolde yaşayan pek çok insan için şehir hayatından bir vazgeçiş söz konusu. Daha minimal bir hayat için köye yerleşmek isteyen insanları bekleyen zorluklar neler?

İlk kaygı maddiyat, “Ne iş yapacağız, geçimimizi nasıl sağlayacağız” soruları… Bunun araştırması çok iyi yapılmalı, hele bir aileniz var ise… Bir yıl hiç para kazanamayacağınızı ön görmeli ve ona göre bir plan yapmalısınız. Onun dışında yine bir aile iseniz bu karar ailenin ortak kararı olmak zorunda zira bir hayatı değiştirmek çok zor ve bu zorluklara ailecek göğüs germek zorundasınız. Köy şartları zor, eski alışkanlıklarınızdan tamamen uzaklaşmak ve yeni hayatınıza adapte olmak zorundasınız. Acemisi olduğunuz tüm konular hakkında çok hızlı bir şekilde tecrübe ve bilgi sahibi olmak zorundasınız. Sosyal zekanızın çok ileri olması gerekmekte, karşınızdaki her insanla iletişim kurarken yüksek empati becerisine sahip olmak zorundasınız. Hayvancılık veya tarım ile ilgilenecekseniz çok sıkı bir çalışma sizi bekliyor hem teorik hem de pratik…

Metropolden köy hayatına taşıdığınız alışkanlıklarınız var mı?

Mümkün mertebe uzaklaşmaya çalışıyoruz ve bu yönde gayret gösteriyoruz ama çok fazla da kendinizi zorlamamanızı öneririm. Çok da fazla kalıplara girmeye gerek yok. Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilsiniz. Sonuç olarak bu sizin hayatınız ve amacınız önce kendinizi ve ailenizi mutlu etmek. Mesela evimde internetim var (işim gereği de zaten mecburum). Online dizi- film platformlarından film seyretmekten hala çok keyif alıyorum. Üretemediğimiz ürünleri hala pazardan ya da marketten almaya devam ediyoruz.

Dediğim gibi her şey bir anda düğmeye basarak olmuyor, belli bir adaptasyon ve alışma süreci gerekiyor ama ana hedefimiz dışarıya minimum bağımlılık, kendi kendine yeten sürdürülebilir, minimal bir yaşam kurmak ve çocuğumuzu hem fiziksel hem de psikolojik olarak bu sağlıklı ortamda doğa ve hayvan sevgisi içinde büyütmek…

Metropolden köye yerleşen insanlara bölge insanının yaklaşımı nasıl oluyor?

Eğer göç ettiğiniz bölge ya da yakın çevresi yerli ya da yabancı turiste alışık ise işiniz biraz daha kolay zira bölge halkı sizin kılık kıyafetinize ya da yaşam tarzınıza daha aşina oluyor ama biraz daha kapalı ya da mutaassıp bir bölgeye göç etmeniz halinde bir yabancılama bir dışlama ile karşılaşabilirsiniz. Ben ne Dalaman’da ne de işlerimizi yaptığımız çevre köylerde bir problem yaşamadım. İlişkilerimiz gayet olumlu ve yapıcı…

Kentten köye göç söz konusu olduğunda şüphesiz ki iki taraf için de farklı etkileşimler söz konusu oluyor. Onların size ve sizin onlara kattıklarınızdan kısaca bahseder misiniz?

Karmaşık bir durum bu… Normal şartlarda beklenen nedir? Köylü halkın bize tarımı, hayvancılığı kısaca köy yaşantısına dair tüm konularda öğretmesi; bizim de gerek köylü yetişkin halka gerekse burdaki çocuklara şehir hayatından edindiğimiz tecrübeleri öğretmemiz değil mi? Lakin sistem çok değişmiş, bizim burada yapmaya çalıştığımız gerek hayvancılık gerek tarım atalarımızdan gelen geleneksel yöntemler. Atalık tohum, ilaçsız tarım, ilaçsız tavuk, yumurta ve koyun yetiştirme, ilaçsız ağaç bakımı vs kısaca her adımımızı ekolojik ve doğal yöntemlerle atmaya çalışıyoruz fakat yerel halk bunun imkansız olduğuna inandırılmış. İşin iç yüzü bambaşka aslında. O yüzden ufak tefek sulama, budama gibi yöntemler dışında pek bir şey öğrendiğimiz söylenemez ama bizim yaptığımız çalışmalar sayesinde ilaçsız tarımın çok daha sağlıklı, hem çok daha sürdürülebilir hem çok daha ucuz olduğu algısını yavaş yavaş çevremize yaymaya ve inandırmaya başladık ve bu bizi çok mutlu ediyor.

Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

Günlük işlerde çalışarak, yetiştirdiğimiz ürünleri satarak

Köye yerleşme kararı aldığınızda çevrenizdekilerin tepkisi ne oldu?

Klasik tepkiler. Yapamazsınız! Size göre değil! Siz bu değilsiniz! Geri dönersiniz! Bunlar çok beklenir tepkiler zaten. Eğer bir şey yapmak istiyorsanız onu kimseye söylemeden yapmalısınız. Etrafınızdaki insanlar yeri gelir sizi sevdikleri için ve sizi korumaya çalışırken size dolaylı olarak istemeden kötülük de yapabilirler.

Mevcut hayat standartlarından vazgeçip köye göç etmek isteyen şehirlilerin bu kararı almadan kendilerine sormaları gereken sorular neler?

Gerçekten istiyor muyuz? Bunu neden istiyoruz? Kendimizi ve ailemizi barındırmak ve doyurmak için ne gibi bir planımız var? Bu bizim için romantik bir hayal mi yoksa gerçekten yaşam tarzımız artık bu mu olacak? Şehir hayatından ve kapitalist sistemden çıkmaya hazır mıyız? Konfor alanımızı terk etmeye ne kadar hazırız ve donanımlıyız? Elimizden hangi işler gelir? Para kazanmaya çevrilebilecek hobilerimiz var mı?

Siz sadece kendinizi değil, kentten köye yerleşmiş başka insanların da hayatlarını anlattığınız bir Youtube kanalına sahipsiniz. Bu insanlar içinde sizi en çok etkileyen hikaye hangisi oldu?

Biri birinden daha fazla etkiledi diyemem, hepsi bambaşka gerçek hayat hikayeleri. Gerçek hikayeler olduğu için hepsinin içinde derin anlamlar ve dersler yatıyor. Hepsinden ayrı ayrı izler kaldı diyebilirim. Okumasını ve görmesini bilene. İyi niyetle, ön yargısız değerlendirebilene. Çünkü herkes kendi kalbinin yansımasını yaşıyor. Kendi tercihlerini yaşıyor. Ödediği ve ödemediği bedellerin sonuçlarını yaşıyor.  Ben bu işe ilk olarak insanlara ardımdan izler bırakmak amacıyla başlamıştım fakat gördüm ki zamanla bundan en çok ben etkilendim ve o derin izleri ilk ben kucakladım. Hikayesini çekmek istediğim kişilerle önce tanışıyorum ve uzun vakit geçiriyorum, işin öncesi hazırlığı, montaj aşaması ve sağlaması için defalarca izlemem… Adeta hayatın tüm detayları içime işliyor çünkü tüm aşamalarını kendim yapıyorum, yapmak da zorundayım. Keşke delege edebilsem ama bu başka birine sizin adınıza kitap yazdırmak gibi geliyor bana… Özetle böyle.

Bana bu soruları sorduğunuz için çok teşekkür ederim cevaplarken ilk günkü farkındalığıma geri döndüm… Umarım okuyanlar içinde ufak bir umut ışığı yakabiliriz…