Haber/ Didar DEMİRCİ
İzmir Ticaret Borsası (İTB) temmuz ayı olağan meclis birleşimi, İzmir Ticaret Odası (İTO) Meclis Salonunda gerçekleşti. Meclis açılışında konuşan İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, iklim değişikliğine ve hava sıcaklığına dikkat çekti. Tuncer, “Sıcak günler geçiriyoruz. Zaman zaman mevsim normallerinin üstüne çıkan sıcaklıklar üreticilerimizi korkutuyor. Bir yandan su kaynakları azalırken bir yandan da bitkiler sıcaklık stresine maruz kalıyor. İklim değişikliğinin tarıma etkileri çok fazla. Daha sıcak ve az yağışlı iklim koşulları, su ve toprak kalitesini bozarken biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Ekolojik dengenin bozulması sürdürülebilir yaşamı tehdit etmektedir. Bunun bir üstü maalesef gıda güvencesi sorunu, açlık, susuzluk ve hatta savaşlar olacaktır. İnsanoğlu olarak her birey üzerine düşün görevleri eksiksiz yerine getirmeli, doğayı ve dünyamızı koruyup yaşatmalıyız. Yeri gelmişken ormanlarımızı ve yeşil alanlarımızı yangınlara karşı, özellikle bu aylarda daha çok korumalı, kurallara uymayanları uyarmalıyız. Önemsenmeden yol kenarına atılan bir sigara izmariti veya bir cam parçası dahi bütün bir hayatı yok edebiliyor. Ekonomik kayıplar bir şekilde telafi edilir. Ancak ekolojik kayıpların yaratacağı tahribatı düzeltmek hiç kolay olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki ekosistem olmadan ne tarım olur ne gıda ne de bir hayat” sözlerini kaydetti.
Planlama önemli ancak alışkanlıklar ne olacak?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarımsal üretimin planlanması amacıyla hazırladığı taslak yönetmeliği de ele alan Tucer, “Yönetmelik; bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretiminde tarım havzası veya işletme bazında üretimin planlanmasını kapsamaktadır. Bir başka ifadeyle yakın zamanda tarımsal üretim izne tabi olacak. Bakanlık, il tarım müdürlükleri koordinasyonunda üreticilerin üretim taleplerini değerlendirecek ve uygun bulması halinde üretim izni verecek. Bakanlığın bu yönde atmakta olduğu kararı desteklemekte birlikte tarımın farklı dinamiklerini de göz ardı etmemek gerektiğini hatırlatmak isterim. Uygulama, arz-talep dengesini sağlama açısından oldukça önemlidir. Ancak Bölgelerde uzun yıllardır yetiştirilmekte olan tarım ürünüyle ilgili üreticin bilgi, birikimi ve yatırımları da unutulmamalıdır. Örneğin pamuk Ege Bölgesinin en kıymetli ürünlerinden biri ve pamuk piyasası Borsamızda işlemektedir. Pamuk ve diğer stratejik ürünlerde üretim planlaması yapılırken rekolteyi arttırmaya yönelik politikalar izlenmesi ulusal ekonomi açısından önem arz etmektedir. Bakanlığımızın bu politikaları hayata geçirirken sektör paydaşlarının ve ülkemizin çıkarlarını koruyacağına inancımız tamdır. Ayrıca, konu hakkında Borsamızı temsilen bir çalışanımızı görevlendirdik. Yeni uygulamanın takipçisiyiz ve önerilerimizle katkılar sağlayacağız” açıklamasını yaptı.
Öte yandan Tuncer, tarımsal girdi fiyat artışının beraberinde gıda enflasyonuna da sebep olduğunu vurgulayarak, “Bir an evvel fiyat artışlarının önüne geçilmeli ve üreticinin kâr marjı korunmalıdır” dedi.
İzmir IPARD desteklerinde yetersiz kalıyor
Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Desteği olan IPARD’a da değinen Tuncer, “Biliyorsunuz Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracının kırsal kalkınma bileşeni olan IPARD 1 ve 2 kapsamında İzmir destek sağlanan iller arasında yer almamıştı. Şu sıralar IPARD 3. Dönem hazırlıkları yapılmakta. Ancak yeni programda İzmir’in kapsama alınıp alınmayacağı henüz net değil. İzmir’in kırsal alan açısından zengin bir şehir olmasına rağmen IPARD desteklerinden faydalanamamasını şehrimiz için eksiklik olarak görüyorum. Haksız rekabete sebep olan bu uygulamadan vazgeçilmesini İzmirli sektör temsilcileri olarak talep ediyoruz” sözlerini kaydetti.
Ekonomide yapısal reform adımlarını sabırla bekliyoruz
İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Türkiye’nin yeni ekonomi politikasını ele alarak, “Piyasalarda, son iki yıldır uygulanan para ve maliye politikalarının, seçim döneminin getirdiği harcama arttırıcı yaklaşımların ve büyük depremin mali etkilerinin sonuçlarını görüyoruz. Umuyor ve diliyoruz ki Türkiye artık her beş yılda bir yaşanan ekonomik dalgalanmaların ülkesi olmasın. İstikrarlı ve öngörülebilir, evrensel kurallara uygun, yenilikçi, üretim kasları güçlü, rekabet gücü yüksek, krizlere dayanıklı bir ekonomi arzu ediyoruz. Ve yine umuyor ve diliyoruz ki; işvereninden çiftçisine 85 milyon insanımızın fedakarlığı bu kez sürdürülebilir bir ekosisteme yol açsın. Bu bağlamda hükümetin atacağı yapısal reform adımlarını sabırla bekliyoruz” dedi.
Fon kesintisi yerine markaların pazarlanmasına ihtiyaç var
Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatında kilogram başına 20 cent fon kesintisi uygulamasının Resmi Gazete’de yayımlandığını hatırlatan Kestelli, karara ilişkin şu şekilde konuştu:
“Üretim ve ihracat rekoru kırılan bir sezonda bu uygulamanın maliyetleri yaklaşık yüzde 6 oranında artırması bekleniyor. İçinde bulunduğumuz sezonda 420 bin ton olarak tahmin edilen zeytinyağı üretimi, tarihte hiç görmediğimiz seviyelerde. Bu üretim, toplam dünya üretiminin yüzde 22 ve en büyük üretici ülke İspanya’nın üretiminin yarı yarıya azaldığı bir sezonda ülkemiz ve sektörümüz için büyük şans oldu. İhracatımız da bu gelişmeden olumlu etkilendi. Nitekim yılın ilk altı ayında ihracat bir önceki yıla göre yüzde 273 oranında artarak 94 bin tona yükseldi. Aynı dönemde ihracat geliri ise dünya fiyatlarındaki artışın da etkisi ile yüzde 400 artarak 442 milyon dolar oldu. Fon kesintisi yerine ambalajlı ihracatın teşvik edilerek küresel pazarlarda zeytinyağımızın marka değerini yükseltecek çalışmaların yapılmasının orta ve uzun vadede sektör ve ülkemiz için daha faydalı olacağını düşünüyorum. Her ne kadar fon kesintisi ambalajlı zeytinyağı ihracatına getirilmese de sektörü vergilendirmek yerine teşvik etmenin çok daha etkin bir mekanizma olduğuna inanıyorum. Bu vesile ile zeytinyağı üretiminde rekabet gücümüzün ve kalitenin artırılması amacıyla Borsa olarak bizde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Tadım etkinlikleri ile kaliteli zeytinyağı bilinci konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Ayrıca, yüzde 90 oranında Avrupa Birliği tarafından fonlanacak “Teknoloji ile Köklerimize Tutunuyoruz” projemizin hibe sözleşmesini geçen hafta imzaladık. Proje ile zeytin alanında çalışan tarım işçilerinin teknoloji kullanımına adaptasyonunu sağlayarak verimlilik ve kalitenin artırılmasını hedefliyoruz.”
İzmir Limanı’nın yatırıma ihtiyacı var
İzmir Limanı’nın hem tarihi hem de ekonomik önemine dikkat çeken Kestelli, “İzmir Limanı’nın da ki iş hacminin gerilemesinin önlenmesi ve eski öneminin korunması amacıyla hem yatırıma ihtiyacı olduğu hem de dünya deniz taşımacılığındaki yeni trendlere göre aksiyon alacak şekilde yönetilmeye ihtiyacı olduğu kesin. Bu işlemin özelleştirilerek mi, yoksa mevcut yapı korunarak mı yapılacağına ilişkin tartışmaların neden olacağı zaman kaybının bu güzel şehre ve ekonomisine zarar vereceğini Limanın sorunlarının çözümü noktasında bizleri doğru yere götürmeyeceğini düşünüyorum. Öncelikle süreci izlememiz gerektiği ve gerek yöntem, gerek yatırım maliyeti, gerekse işletme modeli ile ilgili detaylar açıklandıktan sonra net görüş bildirilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Özelleştirme kararı alınması durumunda da bunun şeffaf ve kamuoyuna açık bir şekilde yapılmasının ve kentin ilgili bileşenlerinin de sürece dahil edilmesinin en uygun yöntem olacağına inanıyorum” sözlerini kaydetti.