Türkiye, büyük bir değişime yol açan bir yerel seçimi geride bıraktı. Ancak bu büyük değişim, büyük oranda partiler için geçerli bir tabirdir.
Bu büyük değişimin halk için de geçerli olması yeni seçilen belediye başkanlarının, fark yaratacak hizmetler yapması ile mümkün olabilecektir.
Boyumu aşıp bir Türkiye değerlendirmesine girecek değilim. Ancak çok yakından takip ettiğim İzmirli belediyeler açısından bir değerlendirme yapmak isterim.
Başta büyükşehir olmak üzere, 30 ilçenin de yeni başkanlarını büyük bir borç yükü ve şişirilmiş belediye kadroları beklemektedir.
Enflasyonla alım değerini yitirmiş ücretler, bu şişkin kadroların çalışma motivasyonunu da düşürmüş vaziyettedir.
Yani olması gerekenin en az iki katı personelle hizmet üretmeye çalışan ilçe belediyeleri, yeni dönemde sendikaların ciddi ücret artış talepleri ile karşılaşacaklardır.
Muhtemelen iş durdurma, grev uyarıları hep gündemdeki yerini koruyacaktır.
Masanın diğer tarafında ise gelirleri azalmış, çoğunun borç yükü, yıllık bütçesini geçmiş belediyeler olacaktır.
Tabi burada bir parantez açıp, CHP’li belediyeleri eleştiriyor durumuna düşmek istemem. Konu İzmir ve İzmir’deki 28 belediye de CHP’de olduğu için konu yanlış anlaşılmasın… Zira Ak Parti’den veya MHP’den CHP’ye geçen belediyelerin de İzmir’deki belediyelere benzer hatta daha yüksek borçlara sahip olduğu tek tek gündeme gelmeye başladı.
Burada bir siyasi eleştiri yapmaktan ziyade yeni başkanların nasıl bir mücadele sahasına girdiklerini anlatmaya çalışıyorum.
Ekonomik krizin bizi soktuğu darboğaza baktığımızda ise tünelin ucunda henüz bir ışık yok. Dolayısıyla bir mucize beklemek de hayalcilik olur.
Çok büyük bir kısmı ilk kez belediye başkanı titri kazanan yeni dönem belediye başkanlarının tecrübe eksikliğini de unutmamak gerekiyor.
Zira yerel yönetimlerde tecrübenin sorun çözmede büyük etkisi olduğunu biliyoruz.
İşin özü şu; bu dönemin sonunda hiçbir belediye başkanına ‘başarısız oldun’ ‘beceremedin’ deme lüksümüz olmayacak.
Ancak, ismini siyasette devam ettirmek ve halka gerçekten hizmet etmek isteyen başkanların ciddi bir liderlik göstermekten başka şansı yok.
Yani iyi başkan olmak, iyi insan olmak, hassas olmak, duyarlı olmak, halka dokunmak, sosyal olmak, mütevazi olmak, halkın adamı olmak, PR uzmanlarının tavsiyelerine uymak vs. vs. hiçbiri yeni başkanları kurtarmaya yetmeyecek.
Bu fırtınalarla geçecek 5 yıllık dönemin sonunda ayakta kalmak isteyen hala siyasette umutla bakılan biri olmak isteyen için ciddi ve fark yaratan bir lider olmaktan öte ne yol ne köy var.
Liderlik, doğuştun mıdır, yetenek midir, ilahi imtiyaz mıdır bilemem. Ancak, liderliğe giden yolun her şeyden önce çok çalışmaktan geçtiğini söylemek isterim.
Geçmiş dönemde, PR kafası ile hareket eden hiçbir belediye başkanının diğerleri arasından sıyrılıp kendisine ve seçmenine yeni bir gelecek kuramadığını hep birlikte gördük.
26 yıldır siyaseti gözlemleyen bir gazeteci olarak yeni başkanlara naçizane tavsiyem şudur ki; bu yolda tek başınasınız, farklı beklentilerle akıl veren çok olur ama o akıl, verenlere bile yetmez.
Liderlik tek kişilik bir bilettir ya başarır zirveye çıkarsınız veya kendinizi bir uçurumdan aşağı düşerken görürsünüz.
Herkese başarılar…