Rock müzikal “Rent” 1996’daki prömiyerinden sonra kültürel bir fenomen haline geldi. Ancak müzikalin yaratıcısı Jonathan Larson, müzikalin başarısını asla göremedi. Battaniyenin ilk kez kaldırıldığı gün kalp rahatsızlığından öldü.
Ancak başardığı şey, mücadele eden bir besteci ve oyun yazarı olarak kendi hayatı hakkında solo bir gösteri yapmaktı. Ve “tik, tik… BOOM!” kendini genç ve umut verici olarak adlandırabilmenin sınırına hızla yaklaşırken, kariyerinde henüz bir atılım yapmamış olma duygusuyla ilgilidir.
Lin-Manuel Miranda’nın yönetmenliğinde Netflix’e gelen bu müzikaldir. İlk yönetmenlik denemesinde, yaşam sevinci ve yaratıcı dürtüyle dolup taşan bir film yaptı.
Ve Andrew Garfield’ın Jonathan Larson olarak başrolde olduğu, “tik, tik har BOOM!” yakalayan ilgi çekici bir müzikal olun!
Pırıl pırıl iyi Garfield
Lin-Manuel Miranda (“Hamilton”, “Yükseklikte”) bana ilk yönetmenlik denemesinde Broadway’den kendi deneyimini getiriyor. Garfield karakterindeki Jonathan’a, “tik, tik… BOOM!” filminde olduğu gibi sahneden kendi hayatının hikayesini anlatmasına izin veriyor.
Bu prodüksiyon, rock bilimkurgu müzikali «Superbia»yı sahneye koymaya çalışan Jonathan’ın olay örgüsünü çerçeveliyor. Arkadaşların oyunculuk kariyerlerini rafa kaldırdığı ya da dansçı olmayı bıraktığı yerde, Jonathan bu hayalden vazgeçmeyi reddediyor.
Andrew Garfield, sanki hayatta yaşlanmayacağını biliyormuş gibi Larson’ı oynuyor. Harika bir şey başarmak için bir dürtü ve muazzam bir aciliyet hissediyor ve Garfield bunu beni sarsan bir sinir ve varlıkla resmediyor.
Yaralanma ve kavrama
Yönetmen Miranda, sahnedeki hikaye ile Jonathan’ın hayatından sahneler arasında güzel bir şekilde geçiş yapıyor. Gösteri sanatlarını filmin çerçevesine yerleştiriyor ve sanatçının kafasında sürekli fırtınalar koparan yaratıcı akımları görselleştirerek sihir yaratıyor.
Örneğin, Jonathan’ın çalıştığı lokantada sıkıcı bir vardiya, tüm müşterilerin şarkıya patladığı bir müzikal numaraya dönüştüğünde.
Andrew Garfield kuşkusuz tamamen yetenekli bir şarkıcıdan başka bir şey değil, bu yüzden büyük müzikal olaylar ondan değil, Vanessa Hudgens gibi yardımcı oyunculardan geliyor.
Filmde çok fazla acı var. Devam eden AIDS salgınında umutların tükendiği, hayallerin yıkıldığı ve arkadaşların yitirildiği bu hikaye, yürekleri sımsıkı saran bir hikaye.
Aynı zamanda, “tik, tik… BOOM!” kahkaha kaslarınızı gıdıklayan ve hayatın zevklerine gülümseten bir müzikal – muhtemelen bir gözyaşı perdesi ile de olsa.