İzmir Ticaret Borsası (İTB), ağustos ayı olağan meclis toplantısı İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetiminde gerçekleşti. Meclis açılışında konuşan Tuncer, “Son dönemde, hem Dünyada hem de ülkemizde bir takım sosyal, çevresel ve ekonomik faktörler üretimi kısıtlıyor veya üretime yeni bir rota çiziyor. Değişimin en çok hissedildiği sektörlerin başında tarım geliyor. Üstü açık bir fabrika olarak tanımladığımız tarımsal üretim; toprak, su, iklim, emek, ücret, fiyat ve daha birçok değişkenin etkisi altında. Üretimimizi planlarken bu değişkenleri iyi hesap etmek gerek. Gelişmiş ülkelerin bu hesaplamaları iyi yaptığını görüyoruz. Arz-talep dengesini iyi analiz eden ülkeler küresel ticarette söz sahibi oluyor ve piyasalara yön veriyor. Ülkemizde birçok tarım ürününde kendine yeter üretimimiz var. Meyve-sebze sektöründe ise arz fazlasıyla üretimimize devam ediyoruz. Üretim gücümüz iyi olmasına rağmen özellikle yurtdışı pazarında rekabet gücümüz maalesef zayıf kalıyor. Sadece üretimin olduğu bir planlama modeli yeterli değildir. Planlama tarımın çok boyutlu olması nedeniyle bütünsel yapılmalıdır. Arz – talep dengesi makro ölçekte ayarlanmalı, yurtdışı pazar araştırmaları düzenli olarak yapılmalı, ithalat – ihracat dengesi yakalanmalıdır” sözlerini kaydetti.
Küresel gıda güvenliğine ilişkin endişeler artıyor
Küresel gıda güvenliğine ilişkin endişelerin her geçen gün artığına dikkat çekerek konuşmalarını sürdüren Tuncer, şu noktalara değindi:
“Bu endişede, tarımsal girdi fiyatlarında özellikle son iki yılda yaşanan artış, sera gazı emisyonlarının artması ve tüketici tercihlerindeki değişiklikler önemli rol oynamaktadır.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2023-2032 yıllarını kapsayan Tarımsal Görünüm çalışmasına göre;
• Gübre fiyatlarındaki her yüzde 1’lik artış için tarımsal emtia fiyatlarının yüzde 0,2 artacağı tahmin edilmektedir.
• Küresel çapta canlı hayvan üretiminde sadece yüzde 1,3’lük yıllık büyüme tahmin edilmektedir.
• Tarımsal sera gazı emisyonlarının önümüzdeki on yılda yüzde 7,6 oranında artması öngörülüyor.
Halihazırda, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 20 ila yüzde 25’i tarım sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu oranlar, tarımın iklim değişikliği üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, küresel et ticaretinin son on yılda olduğundan çok daha yavaş bir şekilde, yılda yalnızca %0,7 büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2032 yılına gelindiğinde tüm et kaynaklarından tüketilen proteinin yüzde 41’inin kümes hayvanı eti kaynaklı olacağı öngörülmektedir.”
Türkiye önündeki fırsatı kaçırmamalı
Her geçen gün artan üretim maliyetleri ve yetersiz gelir artışları nedeniyle et talebinin beklentinin altında kalacağını söyleyen Tuncer, “Global ölçekte satın alma gücünün düşmesi tüketicileri daha ucuz etlere yöneltmekte, restoran ve benzeri ev dışı gıda harcamalarının azalmasına neden olmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerde harcanabilir gelir artışı artık et tüketimindeki değişikliklerin ana belirleyicisi değil. Bunun yerine, insan sağlığı, çevresel etkiler ve hayvan refahı ile ilgili endişeler, bu ülkelerdeki tüketici taleplerini et çeşitleri arasında kaydıran (örneğin kırmızı et yerine beyaz et) veya genel et talebini azaltan bir diyete geçmeye itmektedir. Ekonomik büyümenin, kentleşmenin ve fast-food endüstrisinin büyümesinin ilerlediği orta gelirli ülkelerde, tüketicilerin et tercihlerinde daha önemli değişiklikler bekleniyor. Düşük gelirli ülkelerde, yüksek nüfus artışının, daha yüksek et tüketiminin ana itici gücü olmaya devam etmesi bekleniyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat programının da baskısıyla özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin Avrupa’da azalması ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde artması olasıdır. Bu durumu fırsata çevirerek hayvancılık sektörümüzü büyütmeli ve ihracat potansiyelini kullanmalıyız. Tabi bu süreci sürdürülebilir üretim ilkelerini gözeterek yapmalı ve uluslararası anlaşmaları dikkate almalıyız” mesajını verdi.
Uçak: Yeşil Mutabakata hazırlıklı olmalıyız
İTB Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Uçak da meclis toplantısında tarımdaki sorunlara dikkat çekti. Tarımsal verileri ele alan Uçak, tarım sektörünün önünü görmesinin imkansız hale geldiğini vurguladı. Uçak, “Zorlukların adını doğru koyabilirsek, yani teşhisi doğru tanımlarsak çözümlere ulaşmamız ve tedavi sürecini hızlandırmamız da çok daha kolaylaşır. Her kesimin inanacağı, sahipleneceği bir orta vadeli program ortaya çıkarsa işte o zaman bu mücadeleden hep birlikte alnımızın akıyla çıkabiliriz” dedi. Küresel iklim değişikliğine de önemle vurgu yapan Uçak, “Şu an işlerimizde etkisi görünmese de yakın bir gelecekte dünyada ve ülkemizde ekonominin ve ticaretin kurallarını değiştirecek yasal altyapı hazırlıkları hızla tamamlanıyor. Bu çalışmalardan birisi de yeşil dönüşümün Avrupa sanayisi üzerine yaratacağı maliyet karşısında Avrupa’nın rekabetçiliğini koruyabilmesi ve üretimin, emisyon azaltım hedefi AB’den az olan ülkelere kaymasının önlenmesi için geliştirilen Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması. Mayıs ayında yayınlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi, Ekim 2023 ile Aralık 2025 tarihleri arasını ithalatçıların karbon ayak izini raporlama yükümlülüğü olan bir geçiş dönemi olarak öngörüyor. Mekanizma, 1 Ocak 2026’dan itibaren ise tam anlamıyla çalışmaya başlayacak ve firmalar eğer kendi ülkelerinde karbon vergisi ödemiyorlarsa bu vergiyi AB sınırında ödemek zorunda olacak. Düzenleme ilk planda yoğun karbon salınımına sebep olan; demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen olmak üzere altı sektörü kapsıyor. Toplam ihracatımızın yüzde 41’ini Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız düşünüldüğünde düzenlemeye uyumun ihracatımızın sürdürülebilirliği açısından ne kadar hayati önem taşıdığı net olarak ortaya çıkıyor. Bizlerin faaliyet alanı olan tarım ve gıda sektörü bugün için altı sektör içerisinde yer almasa da kapsama alınacak ilk sektörler arasında bulunuyor. Tarım ürünleri ihracatımızın dörtte birini AB ülkelerine gerçekleştiriyoruz. 2022 yılındaki ihracatımızın değeri 6 milyar dolar civarında. Kuru meyveler, zeytinyağı ve işlenmiş gıda gibi bölgemizden yoğun olarak yapılan ihracatın önemli bir kısmının geleneksel pazarlarının Avrupa Birliği ülkeleri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle gelecekte rekabetçi olmak istiyorsak hazırlıklarımıza şimdiden başlamamız gerekiyor. İşe, “Ölçemediğiniz Şeyi Yönetemezsiniz” ilkesi gereği tüm tedarik, üretim ve pazarlama süreçlerimizdeki karbon emisyonumuzu ölçerek başlamalıyız. Ancak bu ölçümü sağlıklı bir şekilde yapabilirsek azaltım çalışmalarını planlayabilir ve doğru aksiyon alabiliriz” açıklamalarını kaydetti.
Ekonomideki istikrarsızlık ihracata yüzde 5 kaybettirdi
İhracatın Türkiye ekonomisine katkısına dikkat çekerek konuşmalarını sürdüren Uçak, “Bir taraftan küresel zorluklar, diğer taraftan yurtiçi ekonomik dengelerdeki istikrarsızlık nedeniyle ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 geriledi. İzmir olarak ilk altı ayda toplam 7,2 milyar dolar ile ülke ihracatına yüzde 6,5 katkı sağladık. Önemli bir üretim potansiyelimizin olduğu tarım sektörümüz ise yıllara göre değişmekle birlikte toplam ihracata yüzde 10-15 arasında katkı sağlıyor. Bu yılın ilk altı ayına baktığımızda, ülke toplamında yaklaşık 13 milyar dolar tarımsal ürün ihracatımız söz konusu. Şehrimizden ise aynı dönemde 1,9 milyar dolar tutarında tarımsal ürün ihracatı gerçekleştirmişiz. Toplam tarımsal ürünler ihracatından aldığımız pay yaklaşık yüzde 15. 457 milyon dolar ile işlenmiş meyve ve sebzeler en önemli ihracat kalemimiz. Onu 390 milyon dolar ile sıvı ve katı yağlar takip ediyor ve bu ihracat kaleminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 85 artış yaşandı. Bunda geçen dönemde Avrupa’da yaşanan kuraklık nedeniyle zeytinyağı ihracatında yaşanan artışın önemli bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer önemli ihracat ürünlerimiz ise tahıl ve diğer bitkisel ürünler grubu, tütün ürünleri grubu ve meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri grubundan oluşuyor” diye konuştu.
Yeni pazar arayışlarına ağırlık verilmeli
İzmir’in tarımsal ürünler ihracatı pastasından aldığı payın yüksek olmasına karşılık geçmişle kıyaslandığında; İzmir’in üretim gücünü yeterli bulmadıklarını aktaran Uçak, “Daha fazla ihracat için bir taraftan yeni pazar arayışlarına ağırlık vermeli, diğer taraftan da daha katma değerli ve inovatif ürünler geliştirmeliyiz. Bunun için de daha çok aile işletmesi özelliği taşıyan firmalarımızın kurumsal bir yapıya dönüşmesi için gereken çalışmaları yapmalıyız” dedi. Akademik çalışmalar doğrultusunda şirketlerin kurumsallaşması ile ihracat gelirlerinin artması arasında doğrusal bir ilişki olduğunun tespit edildiğinin altını çizen Uçak, Borsa İstanbul ve Koç Üniversitesi iş birliğinde; İzmir Ticaret Borsası, İzmir Ticaret Odası ve Ege İhracatçı Birlikler desteği ile 28 Eylül’de başlayacak “Şirketler İçin Kurumsal Dönüşüm Programı BİSTEP” eğitiminden bahsetti. Eğitimi çok önemsediğini belirten Uçak, şu şekilde konuştu:
“Programın üye firmalarımızın finansal piyasalardaki bilgi ve birikimlerini arttırmalarına, modern yönetimsel beceriler edinmelerine ve gelecek odaklı vizyoner stratejiler geliştirmelerine destek olacağını düşünüyor ve katılımınızın faydalı olacağına inanıyorum.
Borsa olarak üye firmalarımızın kurumsallaşmalarına ve ihracatlarına destek olmak amacıyla başlayacağımız bir diğer çalışma ise Ticaret Bakanlığı’na başvurusunu yapmakta son aşamaya geldiğimiz, kısaca Ur-Ge olarak isimlendirilen Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Projesi.
Ur-Ge projelerinin temel amacı mevcutta ihracat yapan firmaların ihracatlarının artırılması, ihracat yapmayan firmaların ise ihracata başlamalarının sağlanması. BİSTEP programında olduğu gibi Ticaret Odamız ve Ege İhracatçı Birlikleri iş birliğinde hazırladığımız bu projede de Borsamız yürütücü kurum olarak yer alacak. Projede her üç kuruma da üye olan, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler sektöründe faaliyet gösteren 29 firmamız yer alacak.
Benzer projelerin diğer ürünlerde faaliyet gösteren üyelerimiz için de gerçekleştirilmesinin hem firmalarımızın kapasite geliştirmesi hem de ihracat artışı için faydalı olacağına inanıyor, Meslek Komitesi toplantılarında bu konunun ayrıntılı olarak değerlendirmenizi talep ediyorum.”