Türkiye’de son on sekiz yılda 542.821 kız çocuğu doğum yaptı!

OYA ERSOY (İstanbul Milletvekili) -Kadınlar yoksullaşıyor, kadınlar işsiz, çalışan kadınlar güvencesiz, kadınlar ekonomik şiddete ve yoksulluğa karşı isyanda. 1 Ocaktan itibaren, bu yılbaşından itibaren 23 Kasıma kadar, üç yüz yirmi altı günde en az 285 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Erkekler tarafından katledilen 193 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansıdı. Ve bu ay, sadece kasımın yirmi üç gününde ise erkekler, 29 kadını katletti ve 41 kadını da yaraladı.

Evet, kadınlar, en yakınındaki erkekler tarafından, evlerinde, işlerinde, işlerine giderken, yolda, otobüste, sokak ortasında erkekler tarafından katlediliyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin boyutu artık bir kadın kırımı hâline geldi. Türkiye’de son on sekiz yılda 542.821 kız çocuğu doğum yaptı biliyor musunuz? Siz ne yapıyorsunuz? Dördüncü yargı paketinde -dediniz ki yeni bir yargı paketi, evet, yargı reformu- cinsel istismar suçlarında ispat yükümlülüğü getirdiniz. Şiddeti önlemeniz, kadınları şiddete karşı korumanız ve şiddet faili erkekleri cezalandırmanız gerekirken cinsel istismar suçlarına ispat yükümlülüğü getirerek failleri ödüllendirdiniz ve failleri koruyacağınızı gösterdiniz. Cinsel istismar suçlarında kadının beyanı esastır, çocuğun beyanı esastır, bunu artık kafanıza kazıyın.

Evet, bizzat siyasi iktidar tarafından uygulanan, cinsiyetçi, gerici, erkek egemen, kadın düşmanı politikalar; kadınların toplum içerisindeki rolünü biyolojik özelliklerine indirgeyip ikinci sınıf vatandaş haline getiren, kadını aile içine hapsedip ev içi emek, hasta, yaşlı, çocuk bakımını kadınların sırtına yükleyen; erkeklere kadının hayatı, bedeni, emeği üzerinde karar hakkı veren; makbul kadın yaratma çabasıyla topluma pompalanan o erkek egemen, kadın düşmanı politik söylemler var ya, kadın-erkek eşitliğine inanmayan yöneticiler, kürtaj ve nafaka hakkına saldırı kampanyalarınız, kadınlara “3 çocuk doğurun, 5 çocuk doğurun.” tavsiyeleriniz ve “Sinirlenirse çay getirin.” öğütleriniz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçesi olarak LGBTİ+’ları hedef göstermeniz, tüm bunların hepsi kadınların, çocukların şiddete maruz kalmasına neden oluyor.

Evet, erkekleri güçlendiren cezasızlık politikanız sonucunda kadınlar katledilirken katillerin savunmaları ise zaten hep ceplerinde. Hepsi aynı ağızdan aynı şeyi söylüyor, bakın: “Akıl sağlığım yerinde değil.” “Namus için işledim.” “Hak etmişti.” Peki, bu ifadeleri bu katillere kim ezberletiyor? Çok net çünkü bu katillere bu sistem bu savunmaları öğretiyor. Cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemleriyle erkek egemen sistem katillere bu savunmaları söyletiyor. Kadın katillerine haksız tahrik indirimleri, iyi hâl indirimleri havada uçuşurken ölmemek için meşru müdafaa hakkını savunan Çilem Doğan on beş yıl hapse mahkûm edildi bu ülkede. Aleyna Çakır’ın katili Ümitcan Uygun’un sokaklarda elini kolunu sallayarak gezmesine izin verildi; peki, ne oldu? Esra Hankulu katledildi.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararıyla kadınların yüz yıllardır erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı verdikleri mücadele ve kazanımlarına karşı savaş açtınız, biliyoruz. Ama siz bir şeyi unutuyorsunuz: İstanbul Sözleşmesi biziz, biz kadınlar “İstanbul Sözleşmesi biziz.” diyoruz.

Bugün, vermiş olduğumuz mücadelemizin size ve kadın düşmanı politikalarınıza cevabı, kendi hayatlarına ve haklarına sahip çıktığı için sokaklarda polis şiddetine uğrayan kadınların, Salihli’den İkizdere’ye toprağına sahip çıkan kadınların “ILO’nun 190 sayılı Sözleşmesi’ni, iş yerinde şiddet ve tacize karşı mücadele sözleşmesini hızla onaylayın.” diyen DİSK’li kadınların, hani yok saydığınız, her yerde ve her seferinde ölüme terk ettiğiniz trans kadınların, bunların hepsinin ortak, birlikte mücadelesinden gelecek.

Evet, biz, 25 Kasımda memleketin dört bir tarafında sokaklardayız, haklarımızdan, hayatlarımızdan birbirimizden ve İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmiyoruz

Exit mobile version