DOĞUM
Çocuklarımıza karşı sorumluluklarımız onları dünyaya getirmeye karar verdiğimizde başlar. Anne rahmine düşen çocuğumuzla ilgili aldığımız ilk önlemler sağlıklı anne baba olma konusundaki kararlardır. Doğuma kadar beslenmesinden gelişimine kadar her türlü ilgi alanımızın odak noktası haline gelir. Dokuz aylık sürecin tamamlanması ve doğumun gerçekleşmesinden önce yapılan hazırlıklar tamamlanmış olup doğum anı insanın yaşayabileceği en sancılı, en heyecanlı andır. Kucağımıza aldığımız bebeğimiz, hayatın en büyük mucizesidir. Ve ona, yaşama dair her şeyin en iyisini sunmaya hazır olduğumuz andır. Doğadaki renklerle, seslerle, güneşle, yıldızlarla, tüm güzelliklerle özdeşleştirdiğimiz bu bebek tüm alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı yeniden gözden geçirmemizin en önemli nedenidir.
BEBEKLİK
Çocuklarımızın ilk nefes alışından ,üç yaşına kadar geçen dönem bebeklik dönemi olarak adlandırılmıştır. Tabi ki bu yaş sınırını kesin olarak belirlemek doğru olmadığı gibi çocuğun gelişimine de bağlıdır. ortalama çocuğumuzun ilk dört yılı ağırlıklı anne baba eğitimi olarak tamamlanır. Bu dönem çocuğumuzun kişilik özelliklerinin oluştuğu, genetik yapısına da bağlı olarak, ailenin birçok özelliklerini yansıtmaya başladığı bir süreçtir. Konuşma dili, yeme içme alışkanlıkları, aile içi kuralları öğrenme, uygulama ve kendine özgü davranışların, tepkilerin, isteklerin oluştuğu bir dönemdir. Tercihlerinde israrlı, ağlama, yüksek sesle dediğini yaptırmaya yönelik davranışlarının tamamı olmasa da büyük bölümü anne babanın yaklaşımı ve çocuğa edindirdikleri alışkanlıklarla açıklanır. Tanımadığı insanlara tepkisi bile, bu dönemde anne babanın çocuğuna verdiği eğitimin göstergesidir.
ANAOKULU
Çocuklarımızın sosyalleşmesinde ve tek başına, tanımadığı insanlarla iletişim kurmasında atılan ilk adım okul öncesi eğitim ortamıdır. Kendi başına yapabileceğinin ilk eğitimlerini çoğunlukla çocuklarımız okul öncesi eğitim kurumlarında kazanırlar. Bu nedenledir ki anne babaların en çok önemsemeleri gereken veriler neler olmalıdır? Doğru tercihler çocuğumuzun hayatında ne gibi etkiler yaratacaktır? Bu konuda okul öncesi eğitim kurumunun anne baba tarafından sorgulanması ve emin olmaları gereken konuların başında çocuğuna verilecek eğitimin detayları gelir. Çocuklarımızın ilgi alanları, yetenekleri, öğrenme becerileri bu eğitim kurumlarında ortaya çıkar. Bu nedenledir ki çocuklarımızın aldıkları eğitimin geri bildirimleri çok önem kazanır. Anne babaların çocuklarının bu geri bildirimlerini iyi takip etmeleri ve gelişmelerini kayıt altında tutmaları oldukça önemlidir. Çocuklarımızı, duygusal, ruhsal ve bilişsel gelişimlerinin gelecekteki yaşamlarına katkı sağlayacağının farkındalığı yüksek uzmanlara emanet edelim.
İLKOKUL
Okul öncesi eğitimini tamamlayan çocuğumuz artık meslek yaşamına kadar sürecek zorunlu eğitime başlarken , anne, baba hatta büyük anne ve babaların en önemli gündemidir okul seçimi. Devlete bağlı bir okul, özel okul, tavsiye edilen okullar, öğretmen araştırmaları, okulun eve yakınlığı, okul saatleri, servis, sınıfların öğrenci sayısı, yemekhane, okul yönetimi, temizlik, güvenlik diye sıralanan konu başlıkları haklı olarak anne baba için hayati önem taşır.
Okul tercihi yapıldıktan sonra anne baba olarak okuldan ilk beklentileriniz neler olmalıdır? Okul psikoloğunun çocuğunuza yapacağı profesyonel testler en önemlisidir. Eğer okul Psikoloğu yoksa mutlaka bu konuda hizmet almanız sağlanmalıdır. Bu testlerin içeriği çocuğu tanımakla birlikte tüm aileyi ilgilendiren alanlar çok önemlidir. Okul çocuğun okula başlamadan önceki hayatını tanımakla başlar. Yapılan bu testlerin bir nüshası mutlaka aileye teslim edilmeli ya da iletilmelidir. İşitme, görme, tepki gösterme, iletişim, hobi ,fobi, beslenme ve tuvalet alışkanlıklarına kadar çok detaylı yapılan bu çalışma aile ile okul arasındaki ilk paylaşımdır. Öğrencinin gelişim raporları her hafta anne babaya düzenli olarak eğitim yılı boyunca (öğrenci iletişimi için alınmış maile) gönderilir.
İlkokulun üç yıllık dönemi çocuğun tüm hayatını etkileyecek bir süreçtir . Temel eğitim ,sosyalleşme, davranış eğitimi, kişilik özelliklerin tamamlanması, özel yeteneklerin ortaya çıkarılması bu ilk üç yıllık dönemde izlenecek eğitim stratejileri ile gerçekleşir. Okul ve aile arasında oluşturulacak sağlıklı iletişim ve işbirliği bu dönemin en verimli sonuç alınmasında oldukça önemlidir.
Dördüncü yıl ikinci kademeye hazırlık olarak algılansa da en kıymetli yıldır. Çünkü çocuğumuzun hayatında yaşayacağı psikolojik ve değerler toplamının değişim dönemine geçişinin son yılıdır. Anne babaların yeni kaygılarının ve kararlarının başlaması da ayrı bir konudur.
ORTAOKUL
Çocuklarımızın erken ergenlik dönemine girmesinin tek nedeninin biyolojik olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Beslenme, bilinç seviyesi, değişen dünyanın değişen kuşağı ve daha birçok neden çocuklarımızda erken ergenlik dönemini açıklayan başlıca verilerdir. Sanki insanlığın son türüymüş gibi bir de Z kuşağı dedik ya bu çocuklara. Demek istediğim son harf, son kuşak gibi .İyice karmaşık hale getirdik çocukların dünyasını. Ya da kendi kafalarımızı. Gelecekleri konusunda çok ta fikrimiz yok aslında; yani yaşam alanlarında nelerin önemli olacağını kestiremiyoruz bu Z kuşağının. Hele ruh halleri konusunda havada kalıyor tepkilerimiz; gözlerimiz ya patlıyor fikirlerinden ya da iyice kısılıyor. Yaşarsak göreceğiz; şu üniversite, şu bölüm, şu şehir yorumları bile yaptırmıyorlar. Çünkü onlar büyüyor ,teknoloji onlardan hızlı büyüyor.
Bu kuşağı değerlendirirken sadece akademik başarıdan söz etme lüksümüz yok. Anne babaların çocuklarını tanımak için doğru bildiği yanlışları bırakıp biraz daha uzmanlaşması gerekiyor bu nesil için. Anne ve babaları, bir konuda çok ciddi bir şekilde uyarmak zorunda hissediyoruz uzman olarak kendimizi. Artık çocuklarımızı yetiştirirken çok daha hızlı öğreneceğimiz bir dönemin içindeyiz. Ezberlerimizle çocuğumuza destek olamayacağımız gerçeğini hepimizin ivedilikle kabullenmemiz gerekiyor. Eğer biz bu gerçeği görmezlikten gelirsek, çocuklarımızın hayatına katkı sağlamamız mümkün değil. Bunun adı nesiller arası kuşak farkı değil. Öğretmek istediklerimizden daha çok öğrenmemiz gereken gerçeklerle karşı karşıyayız. Biz eğitim uzmanlarından destek almayı ihmal etmeyelim. Ekonomik durumumuz hangi seviyede olursa olsun, çocuklarımıza vadedebileceğimiz en değerli sözümüz ve hizmetimiz eğitimlerine yapacağımız yatırımdır.
LİSE
Anne babaların en çaresiz dönemleri. Söz geçiremediklerinden şikayetlerin pik yaptığı dönem. Alışkanlıklarımız, doğru bildiklerimiz, tecrübelerimiz bu dönemde çok değil hiç işe yaramıyor. ’’çocuğuma ulaşamıyorum, çaresizim’ sözleri anne babaların ortak dili hale geldi. Biz eğitim uzmanları bu konuda çare olarak anne baba eğitimlerine ağırlık verme kararlarımızı daha sık dile getirir hale geldik. Çekirdek ailenin önemini yitirmesi demek toplumdaki tüm dengelerin bozulacağı konusunda hepimiz hemfikiriz. Çocuklarınıza verdiğimiz eğitimin tıkandığı nokta, anne baba ve çocuk arasındaki iletişimdeki çözümsüz kalan sorunlardır. Eğitim uzmanı olarak hepimizin sorumlulukları arasında, anne baba eğitimi ve bilinçlendirme eğitimlerinin zorunlu hale gelmesidir.
Çocuklarımıza kendi dilimizi öğretmeye çalıştığımız dönem farkında olmasak da kapandı. Artık onların dilini öğrenme ve kendimizi onların dünyasına uyumlama dönemi başladı. Bakın bu bizim durağanlığımızı ve doğru bildiğimiz yanlışları da ortadan kaldıracak. Panik olma, endişe duyma yerine yeni dünyaya uyumlanma dönemi başladı.
Eğer bu dönemde çocuklarınızla sorunlarınızı en aza indirmeyi başarabilirseniz (ki mutlaka biz eğitim uzmanlarının rehberliğinde bunu başaracaksınız) kendi neslimiz için (çocuklarımız) en iyisini yapmayı da başarmış olacağız.
Çocuklarımızın Lise hayatına karar verme yetkilerini uzmanlara bırakılması konusunda oldukça ısrarcıyız. Önerimiz çocuklarınızı lise eğitimleri konusunda karar verme aşamasında eğitim uzmanları ile bir araya getirin. Artık temel eğitimlerin tamamlandığı, gelecek planlarının yapıldığı bu dönemde vakit kalmadığından, geri adımlar atılacak bir dönem olmadığını farkında olan çocuk ve anne babalar profesyonel destek almak zorundalar. .Hayatta kalmak için çare aradığımız bir döneme girerken yanlış tedaviler hayatımıza mal olabilir.
Ülkemizde sınav sistemi ile üniversiteye yerleştirilen çocuklarımızın bir düşüncesi de yurt dışında üniversite eğitimi almaktır .Avrupa’nın hatırı sayılır üniversitelerinin hemen hemen tamamı; öğrencilerin mezun oldukları liselerden aldıkları transkriptlerine ve sosyal sorumluluk projelerine göre yabancı öğrenci kabul etmekte ve burs hakkı sunmaktadır. Almanya Türkiye’nin üniversite sınav başarısına ve kazandığı bölüme göre öğrenci kabul ederken, yurt dışındaki üniversitelerin tamamı referans mektuplarını ve not ortalamalarını esas almaktadır. Uluslararası dil yeterlilik belgeleri B2 seviyesi olup, Oxford, Cambridge, Goethe.. vb bu sınavları yapan kurumlar, enstitüler ve üniversitelerdir. Ayrıca Liselerin değişim programları yurt dışı üniversitelerin kabul standartlarında yer almaktadır. Yurt içindeki üniversiteler, hem ÖSYM’nin yaptığı sınav puanları ile hem de anlaşmalı liselerin öğrencilerine verdiği burslar ve özel yetenek sınavları ile öğrenci kabul etmeye devam etmektedirler.
Anne babalara ve öğrencilerimize tavsiyelerimiz; sizlere sadece not, diploma vadeden liseleri değil, sizleri geleceğe hazırlayan, geleceğe hazırlanırken her türlü sorumluluğunuzu alan (özel ders ihtiyacınızdan, üniversiteye eksiksiz hazırlığa kadar) liseleri tercih edin. Kursların, dışardan özel derslerin sizlere sunduğu hiçbir yasal güvencesi olmadığını unutmayın.
Özel okul tercih ederken; profesyonel, eğitimci kimliklerin kurduğu okul sistemlerine itibar edin. Eğitim için sadece ülkemizde değil dünyanın birçok ülkesinde eğitim burs fırsatları bulunduğunu bilin. Kendi imkanlarımız dışında çocuklarımızın en iyi eğitimleri alması için bu fırsatları öğrenmek için yine eğitim uzmanlarından destek almayı ihmal etmeyin.
Eğer çocuklarınızın geleceği sizler için önemli ise, size karşı bizler de sorumluluk duyuyoruz.
Danışmanlık hizmetlerimizden yararlanmak için bizleri arayabilirsiniz.
MERAL GÜLER
Egebil Okulları Eğitim Uzmanı
Eğitimin Sınırlarına Girmek!
12 ve 13.yüzyılda Avrupa ve Amerikan halkını etkisi altında bulunduran kilise ve din adamları, toplumsal yapının patronu olmuşlardı. Başta eğitimin… Devamını Oku »